Abdel Bari Atwan
23 Mart 2021 – Rai Alyoum
Suudi Arabistan, Dışişleri Bakanı aracılığıyla Yemen’deki savaşı tek taraflı olarak durduracak bir barış girişimini ilan ederek tüm dünyayı şaşırttı. Ancak, Husilerin Ensarullah Hareketi ve müttefikleri tarafından bu girişim ret ve şüpheyle karşılandı. Öyle ki bu girişim üzerinden henüz 24 saat geçmeden taraflar arasındaki “diyalog” hava saldırıları ve füze saldırılarıyla devam etti.
Suudi girişiminin Sana havaalanının kısmen yeniden açılmasını, Hudeyda limanına yönelik “şartlı” ablukanın kaldırılmasını ve liman ücretlerinden elde edilen gelirlerin şehirde ortak bir banka hesabına yatırılması gibi çok önemli bazı tavizler içerdiği doğrudur. Ancak, Suudilerin bu şartlı girişiminin, krizin insani yönlerine vurgu yapmakla beraber siyasi ve egemenlikle ilgili boyutlarını yıllarca sürebilecek müzakerelere bıraktığını, zamanlamasının yanlış olduğunu, Suudilerin hasarlarını azaltmaya yönelik bir çaba olduğunu, savaştaki başarısızlıklarının ve hedeflenenlerin gerçekleştirilemediğinin önemli bir itirafı olduğunu belirtmek gerekir.
***
Yeni Amerikan yönetimiyle koordine edilen veya onun baskısı altında ortaya çıkan Suudilerin bu girişiminin ardında şu on sebebi sayabiliriz:
1- Kuvvetlerinin Ma’rib’e yönelik ilerlemesi, karşı koalisyonun büyüklüğü ve Suudi hava saldırılarının etkisiyle yavaş da olsa devam eden Husilerin Ensarullah Hareketinin, petrol ve gaz zengini olan bu tarihi şehri kontrol altına almadan müzakereye veya ateşkese yanaşması beklenemez.
2- Hareket, üst düzey bir yetkilisinin bize söylediği gibi, Suudi tarafının kendine güveninin neredeyse tamamen yok olduğunu görüyor, onların Sana havaalanının açılmasına ilişkin sözlerinin havaalanı üzerindeki kontrollerini sürdürecek şartlı ve sınırlı bir açılmaya işaret ettiğini ve müzakerelerin aksaması halinde bir baskı kartı olarak yeniden sahaya sürüleceğini Ensarullah biliyor.
3- Uluslararası garantilerin hiçbir değeri yoktur. BM’nin Cibuti’deki karargâhının gemilerin Hudeyda limanına girmesi için verdiği izinlerin büyük çoğunluğuna uyulmamaktadır. Limanın karşısında akaryakıt, gıda ve diğer malları taşıyan ve giriş izni bulunan 14 gemi var ve bunlar hâlâ Suudilerin “merhametini” bekliyor.
4- İnsani sorunların Suudi girişiminin en önemli öğelerinden biri olan askeri dosya ile ilişkilendirilmesi Husiler tarafından kabul edilmedi. Zira havaalanları ve limanlara yönelik ablukanın kaldırılmasının, Hareketle ilgili olmadığını ve bunun yirmi milyon Yemenli sivilin hakkı olduğuna inanıyorlar. Savaş durumunda dahi bu tür ambargoların kabul edilemez olduğunu, nitekim benzeri birçok savaşta havalimanları ve limanların açık kaldığını belirtiyorlar.
5- Girişimde Yemen’in hükümranlığı konusuna, Yemen’in işgal altındaki adalarına, yabancıların, Suudi ve BAE güçlerinin geri çekilmesine dair bir şey yok.
6- Yıllardır devam eden savaşta Ensarullah Hareketinin kriz yönetimi yüksek bir etkinlik gösterdi, birçok gözlemci açısından dikkate değer ve etkileyici olan uzun vadeli stratejik sabır politikasını benimsediler. Böylece bu makaleyi hazırlarken görüştüğüm batılı bir askeri uzmana göre çatışma/angajman kurallarını onlar belirlediler.
7-Husiler, Suudilerin liderliğindeki koalisyonun yarattığı savaş hasarlarının mali olarak tazmin edilmesini istiyorlar. Görüştüğüm Husi yetkililerinden birisi bu konuda Husilerin en üst yöneticilerinden Muhammed Husi’nin “Kapsamlı Çözüm Belgesi” müzakereleri esnasında talep ettiği iki maddeye dikkatimizi çekti. Bunlardan birisi Suudilerin önümüzdeki on yıl süresince Yemenlilerin maaşlarını ödemesi, ayrıca Yemen’in yeniden inşası ve buna ilişkin tüm maliyetin üstlenilmesi idi. Muhammed Husi, bu müzakerelerde yanı sıra tüm yabancı kuvvetlerin Yemen’den çıkmasını istemişti. Her iki talep reddedilmişti.
8- Suudi girişimi, Yemen’in Ma’rib bölgesinin iç kesimlerindeki petrol ve doğalgaz rezervlerine, bunların çıkarılma ve işletilme şekline ve bu meyanda elde edilecek gelirin akıbetine dair herhangi herhangi bir işaret içermiyor.
9- Savaşın son iki yılında alandaki güç dengesi Ensarullah Hareketi ve sahadaki müttefikleri lehine değişti ve “darbeye karşı darbe”, füzeye karşı füze ve bir sivile karşı bir sivil şeklindeki denklem pekişti.
10- Yemen Ordusu ve Halk Komitelerinin askeri komutasının ekonomik hedeflere ve Suudilerin bu konudaki alt yapısına (Aramco şirketine, onun rafinerilerine ve limanlarına) yönelik olarak balistik füzelerle ve silahlı insansız hava araçlarıyla gerçekleştirdiği saldırılar, Suudi Arabistan’ın savaş nedeniyle uğradığı hasarı zirveye ulaştırdı. Bu bağlamda Suudi sanayisinin ve petrol gelirlerinin sinir uçları olan Riyad, Cidde, Hamis Muşayt (Khamis Mushait), Abha, Cizzan, Dammam ve Ras Tannura’daki hedeflerin vurulması sayılabilir.
***
Uluslararası ittifaklar kurma ve bölgesel ve küresel eksenlere dahil olma konusunda büyük bir deneyime sahip olan Suudi yönetiminin idrak etmekte zorlandığı şey, bugünkü Yemen’in ona karşı yürütülen “Belirleyici Fırtına”nın(*) altı yıl önce başlatıldığı dönemdeki Yemen’den farklı olduğu gerçeğidir. Husilerin Ensarullah Hareketi ve müttefikleri, adına Direniş Ekseni denilen bölgenin güçlü –belki de en güçlü- koalisyonunun bir parçası haline geldiler. Dolayısıyla yalnız değiller. Bu da Suudilerin Sada ve Sana’ya ilk hava saldırısını yapmalarından ve ilk füzeyi fırlatmalarından önceki durumu yanlış değerlendirmeleri nedeniyle olmuştur.
Çok özet olarak belirtmemiz gerekirse, bu savaşın fitilini ateşleyenin nükleer bomba da kullansa veya ne kadar taviz verirse versin, ne bugün ne de gelecekte bu savaşı durdurabilme imkânı yok. İşte onun açısından en büyük açmaz da burada. “Yemen cini şişeden çıktı” ve bir daha geri dönmesi zor ve hattâ imkânsız. Öyle görünüyor ki, bu savaşın gelecekteki yönünü ve kesin sonucunu tayin edecek Ma’rib muharebelerinin tamamlanmasından önce herhangi bir barış girişiminin kabulü ya da müzakeresi olmayacak. Ondan sonra oluşacak duruma göre tavır alınacak. Yaşayalım, görelim…
Çeviren: Emir Aşnas
(*): Belirleyici Fırtına ya da Kararlılık Fırtınası, Suudilerin başını çektiği koalisyonun Yemen’e karşı başlattığı savaş operasyonuna verdikleri isimdir.