Eğitimciler okullarımızda ve üniversitelerimizde silah sanayiine neden direnmeli?

Austin Bilal
Ebb
22 Mayıs 2024
Çev. Erman Çete (@ermancete)

Ortaokul öğrencisiyken, bir okul gezisinde Airbus Havacılık, Mühendislik ve Teknoloji tesisini ziyaret ettiğimi hatırlıyorum. Kasabamızın küçük işletme ve teknoloji parkında gururla yer alan Airbus, etkileyici bir tablo çiziyordu. Bize inşa ettikleri Mars Rover’ının hikayesini anlattılar ve yeterince çalışırsak bizim de yıldızları hedefleyebileceğimizi söylediler. Airbus’ın aynı zamanda dünyanın dört bir yanında sayısız ölüm ve kayıpla sonuçlanan savaşlarda kullanılan askeri ekipmanların önde gelen üreticilerinden biri olduğunu bilmiyordum.

Benim şehrim sadece Airbus’a değil, aynı zamanda MBDA’ya da ev sahipliği yapıyor. Airbus, BAE Systems ve Leonardo’nun ortak girişimi olan bu şirket, dünyaca ünlü bir füze üreticisi olarak biliniyor. Babam onların futbol takımında bile oynamıştı. Hayatım boyunca etrafım silah tüccarları ve üreticileriyle çevriliyken, öğretmen olduğumda, kötü şöhretli ve kanlı silah ihracatı endüstrisinin pazarlama kampanyalarına tekrar maruz kalmam hiç de şaşırtıcı değil. Daha doğrusu, başka bir perspektiften bir okul gezisinde olacaktım; bu tür ölüm işletmeleriyle ilişkileri normalleştiren bir kurumda çalışacaktım.

Lockheed Martin, BAE Systems, Rolls Royce, Thales ve Raytheon’un her yıl okul etkinliklerine sponsor olmak, yarışmaları finanse etmek ve hatta çocukların oynaması için bir füze simülatöründen savaş alanında kamuflaj kullanmanın faydalarına ilişkin atölye çalışmalarına kadar sınıf materyalleri sağlamak için milyonlar harcadığı bildiriliyor. BAE Systems ve Lockheed Martin gibi firmalar, silah şirketlerinin ve sözde savunma üreticilerinin ülkenin dört bir yanındaki aktivistler tarafından giderek daha fazla rahatsız edildiği bir dönemde,(1) kamuoyundaki imajları üzerinde sıkı bir şekilde çalışıyorlar. Ve masum çocuklardan daha iyi bir izleyici kitlesi olabilir mi? Kendilerini ileri mühendislik ve teknoloji alanında dünya lideri ve gençlerin STEM [​​Fen, teknoloji, mühendislik ve matematik] konularına ve bilgisayar bilimlerine olan ilgisini arttırarak Birleşik Krallık ekonomisine önemli katkılarda bulunan kişiler olarak tanıtan silah şirketleri, birkaç yıldır aktif olarak okul çocuklarını hedef alıyor.

Fakat inovasyon ve ekonomik katkı görüntüsünün altında, silah şirketlerinin emperyalizme bağımlı olduğu gerçeği yatmaktadır; silah sanayii, eşitsiz bir mübadele sistemi içinde savaş ve askeri çatışmaya yönelik doğal eğilimden büyük kârlar elde etmeye yöneliktir ve bu nedenle eğitim sistemindeki rolleri, bunun sürdürülmesi için ideolojik temeli yeniden üretmektir. ABD’nin bölgedeki emperyal gücünün bir uzantısı olarak İsrail, milyarlarca dolar değerinde silahın alıcısı konumundadır. Batılı devletlerin bu tür askeri yardımları ve yatırımları olmasaydı, yerleşimci-sömürgeci projelerinin Filistin direnişine karşı bir dakika daha dayanıp dayanamayacağı merak ediliyor. İsrail devleti bu tür silahlara bağımlıdır ve silah sanayii şu anda İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırımına bağımlıdır. Birleşik Krallık 2010-2019 yılları arasında 86 milyar sterlinlik satışla dünyanın en büyük ikinci silah ihracatçısı olmuştur. Sadece 2022 yılında Birleşik Krallık’ın silah ihracatı 12 milyar sterlin değerinde olup, bunun en yakın örneği Birleşik Krallık’ın 2015 yılından bu yana İsrail’e yaptığı 489 milyon sterlin değerindeki silah ihracatıdır. Bu ihracat, İsrail’in Filistinli erkek, kadın ve çocuklara evlerinde, hastanelerde ve mülteci kamplarında uyguladığı saldırılarda kullanılan F-16 ve F-35 savaş uçaklarının üretimini de kapsıyor.(2) 7 Ekim’den sonra İsrail, Lockheed Martin’den daha fazla F-35 uçağı sipariş ederek İsrail, ABD ve Birleşik Krallık arasındaki derin emperyalist ilişkiyi daha da sağlamlaştırdı. Bu dinamiğin altını çizen ABD Hava Kuvvetleri subayı Mike Schmidt’in İsrail’in Gazze’de F-35’leri kullanmasından “çok şey öğreneceğiz” dediği bildirildi. Yeni F-35’ler, ABD ordusunun filosunun hazır olduğunu iddia edebilmesi için düzeltilmesi gereken “yazılım hataları” olduğunu düşündüğü en son bilgisayar yetenekleriyle donatılmıştır. Pek çok silah tüccarı gibi Airbus da teknolojilerinin “sahada kanıtlanmış” olmasıyla övünüyor ve uygulamadaki acımasız gerçekleri rahatlıkla görmezden geliyor. Gazze bir kez daha küresel emperyalist güçlerin silahlarını test etmeleri için bir deneme alanıdır.

Uluslararası Af Örgütü bazı silah şirketlerinin savaş suçlarına iştirak ettikleri gerekçesiyle UCM tarafından soruşturulmaları çağrısında bulunmuştur. Birleşik Krallık yasalarına göre, silahların sivillere yasadışı bir şekilde zarar vermek için kullanılma riski varsa, silah satışlarına İngiliz hükümeti tarafından lisans verilemez.

Tüm bunların ışığında, savunma sanayiinin okullarımızda yer almaması gerektiği açıktır. Öğrencilere gelecek için teknoloji üretmenin yenilikçi yollarını öğretmek bir yana, bu firmaların temsilcileri işverenlerinin küresel politik ekonomide oynadığı rolü normalleştiriyor ve yeni sömürgeci sistemin hizmetinde savaşı yeniden üretiyor. Bu nedenle, silah şirketlerinin ve savunma yüklenicilerinin İngiliz okullarına davet edilmesine karşı çıkmak için açık bir ahlaki argüman var.

Okullarda silah sanayii

Eğitim Bakanlığı 2012’den bu yana devlet okullarında askeri öğrenci birlikleri gibi “askeri ahlak” programlarını desteklemenin yanı sıra silahlı kuvvetlerin ve silah sanayiinin öğrencilere yönelik STEM ve bilgisayar faaliyetlerinin sağlanmasındaki rolünü artırmış, hatta Girlguiding ve Scouts gibi gençlik örgütlerine sponsor olmuştur.

Ordunun imajı hayatta kalması için kilit öneme sahiptir. Kara ve Deniz Kuvvetleri için işe alım hedefleri 2010’dan bu yana her yıl yetersiz kaldı ve Rusya’nın hissedilen tehdidiyle karşı karşıya kalan eski MI6 şefi Alex Younger, asker eksikliğini gidermek için zorunlu askerlik getirilmesi konusunda giderek artan söylemlere katkıda bulundu. Bu askere alma çabası, statükonun ideolojik olarak sürdürülmesi, gururlu ve görevine sadık İngiliz ordusu ve buna bağlı savunma sanayii imajının inşa edilmesiyle yakından bağlantılı. Böyle bir sanayi çocukların masumiyetine ve teknolojiye olan doğal merak ve ilgilerine oynuyor.

2017 yılında ForcesWatch, silah şirketlerinin ordunun yanı sıra ve genellikle orduyla ortaklaşa olarak STEM faaliyetleri ve sponsorluk için bir endüstri yarattığını bildirdi. Örneğin BAE Systems, Kraliyet Donanması ve RAF ile birlikte CBeebies sunucusunun ev sahipliğinde bir eğitim roadshow’u düzenledi.(3) “The Big Bang Fair” [Büyük Patlama Fuarı] olarak adlandırılan bu roadshow, 100 silah şirketi tarafından desteklendi ve ilk ve ortaokul çocuklarının ilgisini çekti. BAE ayrıca sadece 2018 yılında eğitim, beceri ve erken kariyer alanlarına 100 milyon sterlinden fazla yatırım yaptı. Ekim 2022’de, eğitim roadshow’ları aracılığıyla bir milyon öğrenciye bir atölye çalışması sundular. Yılda ortalama 435 okulu ziyaret ediyor, hatta Silah Ticaretine Karşı Kampanya’nın (CAAT) uygun bir şekilde “tımar” olarak adlandırdığı yüksek teknolojili silah üretme becerilerini geliştirmek için Lego Mindstorm kitlerini kullanıyorlar.

2020 yılında Declassified UK, İngiliz istihbarat teşkilatı GCHQ’nun silah şirketlerini okul çocuklarına gizlice tanıttığını bildirdi. Gloucestershire’da Lockheed Martin tarafından yürütülen ve BAE Systems’i tanıtan “siber okul merkezi” pilot programının masrafları kamu fonlarından karşılanırken, 9-10 yaş arası çocuklara atölye çalışmaları, 11-12 yaş arası çocuklara ise “kariyer tavsiyeleri” veriliyor ve bunların hepsi ebeveynlerin izni olmadan yapılıyor. Aynı haberde, bazı atölye çalışmalarında öğrencilerin insansız hava araçları inşa ettikleri ve sınıf arkadaşlarının internet bağlantılarını “kokladıkları”(4) ortaya çıkmıştı.

Lockheed Martin, İngiliz Bilim haftası için karikatürize bulutlar ve gülümseyen robotlar içeren çocuk dostu bir STEM etkinlik paketine sahip. “Şifreyi çöz” aktivitesinin cevapları arasında “göreviniz bizimdir / kimin için çalıştığımızı asla unutmayız / hizmet ettiklerimizin her zaman hazır olanın daha önünde olmasını sağlarız” gibi imalı ve şifreli cümleler yer alıyor. Etkinlik paketlerinin arkasında hayalet savaş uçağı F-35 Lightning II ve askeri nakliye uçağı C-130J Super Hercules’e ait bir “boyama etkinliği” bulunuyor. Ampthill, Bedfordshire’da ise öğrencilere “sürekli gelişen bilgisayar programlama ve siber güvenlik ekosisteminde yeni ufuklar keşfetme fırsatı” veren bir Code Quest [Kod Macerası] yarışmasına ev sahipliği yapıyorlar.

STEM ve bilgisayar bilimi atölyelerinin ötesinde, silah sanayiinin İngiliz eğitim sistemiyle çok daha geniş ve derin bir bağlantısı vardır. ForcesWatch, Silahlı Kuvvetler ile birlikte “silah şirketleri ve savunma tedarikçilerinin… artık okullarda ve kolejlerde, özellikle de kariyer odaklı ve teknik eğitimde etkili olduklarını” bildiriyor. Üniversite Teknik Kolejlerinin sponsorlarının %39’u BAE Systems ve Rolls-Royce gibi bir ya da daha fazla büyük silah şirketine ait ya da bu şirketlerle ortak.

CAAT sözcüsü Andrew Smith’in de belirttiği gibi, “Silah şirketleri eğitime ya da gençlere önem verdikleri için okullara para harcamıyorlar. Bunu yapıyorlar çünkü itibarlarını artırmak ve yaptıkları işi normalleştirmek istiyorlar.” ForcesWatch bu noktayı daha da genişleterek, “Sadece ilgilenen öğrencileri savunma sanayiinde ya da orduda bir kariyere yönlendirmekle ve onları doğrudan işe almak için bir mekanizma sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda gençler ve toplumun geneli arasında askeri çıkarların kabul görmesine yardımcı oluyor,” diyor.

Savaş suçlarına karışan şirketler, İngiliz istihbarat servisleriyle işbirliği içinde, okullarda atölye çalışmaları düzenliyor ve öğrencileri ölüm üzerine kurulu bir sanayiye normalleştirilmiş bir bakış açısına kanalize eden ve sosyalleştiren sınıf kaynakları yaratıyor. Dünyanın bir tarafında çocuklar evlerinde bombalanıyor ve öldürülüyor. Diğer tarafta ise çocuklara silah üretimi ve mühendisliği için bir kariyer yolu sunuluyor, savaş suçluları için pazarlama ve insan kaynakları rolleri, küresel kapitalist sistemin cephaneliği için muhasebe ve finans teklif ediliyor. Giderek daha fazla kariyere odaklanan bir kurumda eğitimci olarak, sistemdeki rolümü ve okullaşmanın amaçlarının ne olduğunu sık sık sorgular oldum. Buna cevap verebilmek için öncelikle eğitimin İngiliz toplumundaki rolünü anlamamız gerekiyor.

Eğitimin rolü

Her eğitimci size okulların ve kolejlerin karmaşık kurumlar olduğunu söyleyecektir. Bir sosyoloji öğretmeni olarak, öğrencilere müfredatın bir parçası olarak eğitimin rolünü öğretmekten büyük mutluluk duyuyorum. Sosyal teorisyenler genel olarak eğitimin toplumdaki rolünün ikincil bir sosyalleşme aracı olduğu konusunda hemfikirdir. Bu anlamda sosyalleşme, gençlere toplumun baskın norm ve değerlerinin öğretildiği ve öğrenildiği bir süreçtir.

Sosyologlar eğitimin rolü konusunda hangi norm ve değerlerin aktarıldığı ve bunun doğası gereği olumlu bir süreç olup olmadığı konusunda fikir ayrılığına düşüyorlar. Marksist ikili Samuel Bowles ve Herbert Gintis, gizli ya da gayri resmi müfredatı bir “karşılıklılık ilkesi” olarak kavramsallaştırmıştır. Okulların ve genel olarak eğitimin gençleri işyerindeki sömürüye nasıl hazırladığı arasında ayrımlar yaparak okulların işyerine “tekabül ettiği” sonucuna varmışlardır. Özünde, okullar işyerlerini yansıtmaktadır. Ceza ve ödül sistemleri, hiyerarşik ilişkiler, bedeni denetleyen katı üniforma politikaları ve dakiklik, kapitalist okullarda gayri resmi olarak öğretilen normlar ve değerlerdir. Kurdukları temel bağlantı, okulların toplumun egemen norm ve değerlerinin sosyalleşmesinin bir aracı olarak hareket ettiği ve sonuçta öğrencileri sömürülmelerini sorgulamayan uysal, itaatkâr işçiler olarak hazırladığıdır.

Benzer şekilde, Marksist filozof Louis Althusser de eğitim sisteminin kapitalist devlet aygıtını kapsayan birçok toplumsal kurumdan biri olduğunu savunur. Althusser, kapitalist üretim koşullarının yeniden üretimini, şiddet ve ideoloji gibi çifte bir işlev gören devlet aygıtı aracılığıyla kavramsallaştırır. Burjuvazinin iktidarını sürdürmesinin araçları baskıcı devlet aygıtı ve ideolojik devlet aygıtıdır. Althusser’in temel argümanı, sosyoloji müfredatında öğretildiği şekliyle, eğitim sisteminin ideolojik devlet aygıtının bir parçası olduğu ve ordunun da baskıcı devlet aygıtının bir parçası olduğudur. Eğitim kurumları, okullarımız ve kolejlerimiz, ideolojik devlet aygıtına ait ve bir sosyalleşme faili olarak, Birleşik Krallık egemen sınıflarının normlarının, değerlerinin, inançlarının ve dünya görüşlerinin araçlarıdır.

Hatta Althusser, eğitim ideolojik aygıtının “olgun kapitalist toplumsal oluşumlardaki egemen konumu” somutlaştırdığını ileri sürmektedir. Okul, ideolojik etkinin toplumsal kurumu olarak kilisenin yerini almıştır. Althusser’in temel argümanı, ideolojik devlet aygıtlarının kapitalist sömürü ilişkilerini yeniden ürettiği yönündedir. Bu nedenle okul, ideolojik mücadele alanı haline gelir.

İki aygıt sınıfta karşılaşmıştır. Althusser’in devlet aygıtı kavramsallaştırmasını küresel kapitalist sisteme uyguladığımızda, iki aygıt arasındaki ilişki silah sanayiinin Birleşik Krallık okullarındaki normalleştirme kampanyasında billurlaşıyor. Bir yanda ordunun ve silah şirketlerinin okullardaki artan varlığı var. Diğer yanda ise, Filistinlilere yönelik soykırımları için gerekli teknolojiyle donatılan İsrail gibi kuruluşlara Birleşik Krallık yapımı silah ihracatı var. Birleşik Krallık okullarındaki ideolojik normalleştirme dürtüsü, yeni nesil İngiliz vatandaşlarının İngiliz emperyalizminin toplumsal ilişkilerini kabul etmesini kolaylaştırıyor. Bu durum şu soruyu akla getiriyor: Eğitimciler emperyalist ideolojinin okul sistemi içerisinde aktarılmasına nasıl direnebilir?

Eğitimciler nasıl direnebilir?

Öğretmenler olarak, koruma eğitimlerimizde bize işimizin “loco parentis” olduğu, ebeveynlerin yerine hareket ettiğimiz öğretiliyor, bu da şu soruyu akla getiriyor: sorumlu bir ebeveyn bir bomba üreticisinin evine girmesine izin verir mi? Eğer bu rolü gerçekten benimsiyorsak, o zaman daha çok onun gibi davranmalıyız; eğitimciler olarak çocuklarımızı korumakla yükümlüyüz. Tüm öğretmenler, “demokrasi, hukukun üstünlüğü, bireysel özgürlük ve farklı inanç ve inanışlara sahip olanlara karşılıklı saygı ve hoşgörüyü” teşvik ederek “İngiliz değerlerini” öğretmekle de yükümlü olduğumuzu bilecektir. Bu, Parlamentonun Okullardan Sorumlu Devlet Bakanı Lord Nash’in de açıkladığı gibi, “korumayı geliştirmek için öğrenci refahına ilişkin standartları ve aşırıcılığın önündeki engelleri güçlendirmek için öğrencilerin manevi, ahlaki, sosyal ve kültürel gelişimine ilişkin standartları sıkılaştırmak” içindi. Soykırımın “öğrencilerin manevi, ahlaki, sosyal ve kültürel gelişimi” üzerinde yarattığı dehşetin yaygın olarak hissedilmesine rağmen İsrail devletinin aşırıcılığının hükümetimiz tarafından kontrol edilmemesi nedeniyle bu değerlerin uygulanmasında bir çifte standart olduğu açık. Unutulmamalıdır ki “İngiliz değerleri” “aşırıcılığı” engellemeye yönelik sinik bir girişimdir ve gerçekte PreventWatch’tan Dr. Layla Aitlhadj’ın birçok kez belirttiği gibi okullarda ırkçı terörle mücadele polisliğinden başka bir şey değildir. Eğitimciler “Britanya değerlerini” okullarda silah sanayiine direnme çabalarında stratejik bir araç olarak kullanabilirler, fakat bunun herhangi bir üstünlük sağlaması pek olası değildir. Bununla birlikte, Birleşik Krallık okullarında silah endüstrisine direnmek için iki olası çerçeve var.

Ulusal Eğitim Sendikası’nın (NEU) bir üyesi olarak, askeri şirketlerin, silah tüccarlarının ve savunma yüklenicilerinin okullarımızdan men edilmesi için bir kampanya başlatmanın uygun bir yol olduğuna inanıyorum. Dünyanın dört bir yanındaki sendikalardan ilham ve umut alınabilir. Birleşik Krallık’ta NEU, 2023’teki İşçi Sendikaları Kongresi’nde, Birleşik Krallık Hükümeti’nin İsrail’i boykot etmeyi zorlaştıracak Kamu Kurumlarının Ekonomik Faaliyetleri Yasa Tasarısı’na karşı çıkan bir önergeyi başarıyla kabul etti. NEU’nun son ulusal konferansında, Filistin’le ilgili acil önergenin ezici bir çoğunlukla kabul edilmesi, sendikanın günümüzün en önemli konusuyla ilgili tutumunu pekiştirdi. İsrail hükümetini “ırkçı” olarak niteleyen ve “soykırımdan dolayı hesap vermesi gereken bir davası” olduğunu belirten bir değişiklik önergesi kabul edildi. NEU üyeleri artık okullarımızda Filistin hakkında güvenle konuşabilecek ve ortaöğretim sosyalleşmesinin en önemli alanlarından birinde mücadeleleriyle dayanışma kurabilecek güce sahipler. Üyeler artık İsrail devletinin şiddetini kınamak için sendikalarının korumasına sahipler.

Dr. Nimer Sultany, Camden NEU tarafından düzenlenen Filistin için Eğitimciler konferansında yaptığı konuşmada, Güney Afrika’nın İsrail’i mahkemeye vermedeki başarısının önemini vurgulamak istedi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail’den hesap sormada başarısız olduğu yönündeki ortak görüşün nasıl yanlış olduğunu ortaya koydu. Kamuoyundaki eleştiriler UCM’nin ateşkes çağrısında bulunmamasına odaklanırken, Sultany İsrail ve müttefiklerinin Filistinlilere yönelik soykırımın gerçekleşmemesini sağlama talebinin ardındaki ciddiyet ve anlamı özetledi.

Dr. Sultany, “hukukun siyaseti nasıl etkileyebileceğine” bakmamız gerektiğini ve eğitimciler olarak UCM kararını ya da daha geniş anlamda uluslararası hukuku, okullarda Filistin hakkında konuşmak için bir güvenlik temeli olarak kullanmamız gerektiğini belirtti. Argümanı, UCM’nin ön kararı bağlamında yasal bir emsal oluşturulmuş olmasıdır. İsrail soykırım suçundan mahkemeye çıkarılmış, yargılamanın devam etmesi için yeterli delil elde edilmiş ve soykırımın gerçekleşmemesini sağlamakla görevlendirilmiştir. Uluslararası hukuktan pek umutlu olmamakla birlikte, silah ihracatının yasallığı temelinde mücadele etmek, Siyonist varlığa ve Birleşik Krallık hükümetinin suç ortaklığına direnen gruplar için potansiyel bir araçtır. Eğer eğitimciler NEU üyesi değillerse, bu yasal emsali okul yönetimlerinden gelebilecek olası saldırılara veya sonuçlara karşı bir savunma olarak kullanmayı tercih edebilirler. Ayrıca, eğitimciler okullarda ve kolejlerde silah şirketlerine karşı direnişte bana katılmak isterlerse, UCM’nin ön kararlarını gerekçe olarak göstermek, yönetimin inkar etmesi için zor olabilir.

Bu arada eğitimciler, Üst Düzey Liderlik Ekibi’ne savunma şirketlerinin okul binalarında çocuklarımızla konuşmasının ve etkileşimde bulunmasının ahlak dışı olduğunu ve “İngiliz değerlerine” aykırı olduğunu savunarak diplomatik yolu da deneyebilirler. Diplomasi etkisiz kalırsa, eğitimciler olarak kariyer etkinliklerini ve görüşmeleri kesintiye uğratmayı düşünmenin ahlaki ve sorumluluğumuzdan kaynaklı bir görev olup olmadığını merak ediyorum. Daha radikal bir müdahale, yangın alarmını çalıştırarak ya da görünür ve yüksek sesli bir protesto ile sunumu ele geçirerek, bunların gerçekleşmesini tamamen durdurmada etkili olabilir.

Lockheed ile öğle yemeği

Eğitim sistemini analiz etmek için bir çerçeve oluşturduktan ve okulun birincil ideolojik mücadele alanı haline geldiği gerçeğinden hareketle, emperyalizm ve sömürgecilik mantığını sürdürmeye çalışan zararlı yerleşik normların aktarımını elimizden geldiğince engellemenin öğretmenler olarak görevimiz olduğuna inanıyorum. Hiçbir eğitimcinin işini kaybetmesini istemesem de, çocukların savunma şirketleri tarafından sömürülmesini ve manipüle edilmesini de istemiyorum. Kendi işyerimden bir örnek, okul içinde silah ticaretine karşı böyle bir eylemin nasıl teşvik edilebileceğine dair bir vaka çalışması olarak hizmet edebilir. Bir hafta süren kariyer konuşmaları dizisinin bir parçası olarak, Ordu ve Lockheed Martin hafta sonunda öğle yemeği saatlerinde okuluma geldi. Lockheed Martin’in katılacağı konusunda önceden uyarılmıştım, fakat o gün Ordu da geldi ve bir avuç öğrenci, önümüzdeki öğle tatilinde konuşmalarını yapacakları mesajını yaymak için sınıftan çıkarıldı.

İşyerlerinde 7 Şubat 2024’te Gazze için ulusal eylem günü düzenleneceği haberi, Filistin yanlısı öğretmenlerle bir işyeri grup sohbeti oluşturmam için bana ilham verdi: gündemin ilk sırasında Lockheed Martin hakkında ne yapılacağı vardı. Biraz beyin fırtınası yaptıktan sonra, Filistin yanlısı olduğunu bildiğimiz öğrencilerin konuşmaya katılmasının daha verimli olacağı sonucuna vardık.

Konuşmamız, Filistin davasına ilgi gösteren birkaç öğrencinin sınıfıma davet edilmesine yol açtı. Lockheed Martin ve bu tür şirketlerin çeşitli ülkelerdeki sömürgeleştirilmiş halklara yönelik baskı, etnik temizlik ve soykırımlardaki tarihsel suç ortaklığı hakkında kısa bir konuşma yaptık. Araştırma onları, Lockheed Martin’in İsrail’in Gazze’yi bombalamak için kullandığı F-35 jetlerini ürettiği ve Suudi Arabistan tarafından Yemen’de bir okul otobüsünde 40 çocuğun öldürülmesinde kullanılan Mark 85 bombasını sattığı yönündeki sarsıcı gerçeğe çekti. Giderek dehşete kapılan öğrenciler hazırladığım soruları not aldılar ve daha sonra Lockheed Martin temsilcilerine sormak üzere kendi sorularını geliştirdiler.

Ertesi gün yapılan bir görüşmede öğrenciler Lockheed Martin temsilcilerinin yaptıkları saptırmalar hakkında beni bilgilendirdiler. Sivillere karşı kullanılan silah ve makinelerin üretimi ve satışı konusunda onları sıkıştırdılar, fakat Lockheed temsilcileri üstelediler ve bu tür bir şey yaptıklarını inkar ettiler, sadece “tanklar ve taretler” yapıyorlardı; şirketin genel olarak işlediği suçlardaki suç ortaklığını inkar etme, yerel fabrikanın sorumluluktan muaf olduğunu masum bir şekilde itiraf etme girişimi. Öğrenciler sonunda toplantıda hazır bulunan kariyer memuru tarafından susturuldu ve Lockheed Martin temsilcileri Filistin yanlısı öğrencilerin sorularını almayı reddetti.

Etkinlik devam etmesine rağmen, bilinçli ve güçlü öğrencilerin bu şekilde etkinliği bozması, gelecekteki eleştirel düşünme ve aktivizm için ekilen birçok tohumdan biridir. Ayağa kalkma ve adaletsizliği sorgulama cesareti gösterdikleri için bu öğrencilerle gurur duyuyorum. Eğitimcilerin de onların yolundan gitmesinin; İsrail’in Filistin’de yürüttüğü soykırım kampanyası hakkında eleştirel bir dille konuşmalarının, sosyalleşme kurumları olarak okulları ve kolejleri sorumlu tutmalarının ve okul ve kolej yönetimlerinin silah şirketleri ve savunma şirketleri ile ilişkilerini kesmelerini talep etmelerinin zamanı gelmiştir.

Referanslar

(1) Bu çalışma, Palestine Action’ın Elbit fabrikalarının ve yan kuruluşlarının kapatılması ve Elbit ile iş yapan işletmelerin ve kurumların, örneğin tesislerinin ev sahiplerinin uzun süredir hedef alınması çalışmalarında billurlaşmıştır.

(2) Lockheed Martin, Suudi Arabistan’ın Ağustos 2018’de Yemen’de bir okul otobüsünde 40’tan fazla çocuğu havaya uçurmak için kullandığı Mark 82 bombasını üretmiştir.

(3) CBeebies ünlü bir İngiliz çocuk televizyon kanalıdır.

(4) Sniffing, ağ trafiğini izlemeyi ve ele geçirmeyi tanımlayan bir bilgisayar terimidir. İnternet faaliyetlerini gözetlemenin ana yollarından biridir.