Al-Akhbar
Çeviri: Marbuta Haber
Kolonyal savaşlarda sembollerin oluşturulması ve halka yayılması, etkileri hemen açıkça görünür olmasa bile bilinç inşası savaşı dahilindeki hayati bir mücadeledir. Güney Amerika’daki bağımsızlık savaşlarında gördüğümüz Che Guevara imajı belki de bu mücadelenin en ünlü örneğidir. Ernesto Guevara’nın personası, Amerikan hegemonyasına karşı bağımsızlığı için savaşan halkın devrimci ruhunu özetleyen bir bireysel örneği temsil etmiştir ve Amerikan imparatorluğu, bu imajı yok edemeyeceğini idrak edince onu bir metaya dönüştürmüştür. Bu dönüşüm, Che Guevara imajını orijinal devrimci anlamlarından koparmış ve bu imajı onun ilkeleri ve temsil ettikleriyle çelişen ekonomik ve kültürel ajandaların hizmetine sunmuştur.
Arap dünyası bağlamında, Arap sembollerini tarih tekelcilerinin elinde esir olmaktan kurtarma savaşı yoğunlaşmaya devam ediyor. Bu tarih tekelcileri, unutulmuş kahramanları, Arap zihinlerinde milliyetçiliğin ve ihanetin sınırlarını belirsizleştirmek amacındaki mitik efsaneler üretmek için görünmez kılıyor.
Ghassan Kenefani suikastinin ellinci yıl dönümü, Ghassan’ın yaşamından anılar, ondan alıntılar ve en önemli eserleriyle dolu sayfalar ve web siteleriyle anılıyor. Ghassan Kenefani’nin normalleşmeci ve Liberal platformlar tarafından anılması, düşman projenin kalbinden, onun askeri üslerininin çatısı altından Ghassan Kenefani’yi anan seslerin yükselmesi artık şaşırtıcı değil. Bu noktada şu sorular ortaya çıkıyor: Onlar hangi Ghassan Kenefani’yi anıyorlar ve biz tanıdığımız Ghassan Kenefani’yi nasıl koruruz?
Şahadetinin ardından Ghassan Kenefani’nin hayatı okurlar, takipçiler ve analistler için zengin materyaller bıraktı. Ancak Ghassan’a dair algı, algılayan kişinin dünyayı yorumlayışının politik bağlamından bağımsız değil. Bunun sonucu olarak Ghassan Kenefani’nin birçok “versiyonu” ortaya çıkıyor. Aşağıda bunlardan bazılarını inceleyeceğiz.
(Yalnızca?) Yazar Ghassan Kenefani
En yaygın Ghassan Kenefani versiyonu öyküler, oyunlar yazan ve Filistin gerçekliğini gösteren “yazar” Ghassan Kenefani. Bu versiyonun yaygınlığı belki haklı görülebilir çünkü Ghassan’ın edebi çalışmaları insanlar arasında oldukça popüler ve adının yayılmasında büyük bir role sahip.
Fakat Ghassan Kenefani adını “edebiyat”ın sahasıyla sınırlamak her zaman masum değil ve bazı açılardan, Kenefani’nin politik çalışmalarına yönelik kasti bir indirgemecilik niteliğinde. Ghassan, Arap Milliyetçi Hareketi’nin bir parçası olan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi dahilinde mobilizasyon ve medyadan sorumluydu ve politik karar alma halkasının bir parçasıydı. Şahadetine kadar bu görevlerde kaldı. Dahası, Kenefani’nin edebi ürünleri asla taviz ve uzlaşı içermedi, politik pozisyonlarının zararına olmadı ya da kariyerinde herhangi bir noktada politik pozisyonlarının önüne geçmedi. Üretim anlamında Ghassan’ın politik çalışmaları, araştırmaları, makaleleri, editöryal gazeteciliği; anlatıları ve teatral çalışmaları kadar bol miktarda ve önemlidir. Ve dahi ikinci gruptaki çalışmaları asla politik bağlamdan kopmamış; aksine Ghassan’ın politik, sosyal ve hatta felsefi fikirlerini aktarmak için aracı kıldığı bir çerçeve işlevi görmüştür. Sonuç olarak, Ghassan’ın “politikayla uğraşan yazar” imajı ortadan kalkıyor ve yerini Ghassan’ın hakikatine, edebiyattan politik bir davanın hizmeti için yararlanan politikacı Ghassan’a bırakıyor. Bu kasti indirgemeciliğin tehlikesi, Liberal ve dahi normalleşmeci sayfalar ve platformlar tarafından Ghassan’ın adını kullanarak güvenilirlik kazanabilmek için halka sunulan iğdiş edilmiş Ghassan Kenefani imajının yolunun açılmasının altında yatıyor.
Böylece indirgemecilik kasti bir çarpıtmaya dönüşüyor; Ghassan’ın adı, topraklarımızda özgürlük kisvesiyle yer alan izolasyonist, liberal ve direniş karşıtı fikirlerin zehrinin içine bal olarak karıştırılıyor. Ghassan Kenefani’nin El Udeid Hava Üssü’ndeki liberal platformlar ve influencerlar tarafından anılmasını başka türlü nasıl yorumlayabiliriz?
(Yalnızca?) Filistinli Ghassan Kenefani
Kenefani’ye dair en haksız indirgemeciliklerden biri de onun kişiliğini ve işlerini kolonyalizm tarafından tasarlandığı biçimde Filistin ile sınırlandırmak. Bu indirgemeye dair de bir maruzat bulunabilir çünkü Filistin, Kenefani’nin politik ve edebi kimliğinin temel yönünü simgeliyor ve Kenefani’nin yaşam deneyimi Filistin’in genel savaş, tehcir, diaspora ve geri dönüş mücadelesi deneyimiyle sıkı bir bağ içinde.
Bazıları Kenefani’nin Filistinli kimliğini aşırı vurgulayarak onun asla örtbas etmediği Arap boyutunu gölgeliyor. Gerçekliğe baktığımızda, Kenefani’nin politik çalışmalarını incelemek, Arap milliyetçisi bir düşünür olarak Arap devrimci teorisi için pratik çerçeveler geliştirmek amacıyla çok çalışıp mücadele etmiş bir Ghassan hakikatini ortaya koyuyor. Tüm bunlar, bölgemizde dayatılan savaşın esasını tartıştığı, düşman ve dost kampları saptadığı ve nihayetinde savaşın ana hedefini “birlik ve rönesansın koşulu olarak kurtuluş” şeklinde tanımladığı “Birleşik Arap Cumhuriyeti Döneminde Arap Davası” adlı oldukça etraflı çalışmasında açıkça görülebilir. Ayrıca Ghassan, bu çalışmanın sonuçlarını 1959’da basılan ve Arap birliği kavramını ve bu kavramın pratikte uygulanmasının araçlarını ustaca detaylandırdığı “Arap Milliyetçiliğinin Devrimci Uygulamaları” adlı çalışmasında daha ileri düzeyde açıklayıp incelemiştir.
Tüm bunların da ötesinde Ghassan Kenefani, izolasyonizmi “toplumların oluşumunun doğasıyla çelişen” bir şey olarak tanımlar ve izolasyonist (bölgeci) düşünceye karşı çıkmayı devrimci bir gereklilik olarak değerlendirir. İzolasyonizm ya da “bölgecilik” toplumlun çıkarlarını kolonyal sınırlara göre tanımlamak ve her bir Arap devletini tıpkı Sykes-Picot’nun tasarladığı gibi “bağımsız” değerlendirmek temelinde birlik karşıtı eğilimlerdir.
Kenefani, bugüne kadar politik gerçekliğimize yük olmuş temel bir ikilemi de ele alır: “İçerideki değişimin kurtuluştan daha öncelikli görülmesi.” Bu meselenin Kenefani’nin şu sözlerinden daha açık ve kesin bir ifadesi bulunamaz: “Öncelikli olarak içerideki gelişime odaklanmak’ fikrinin ortaya atılması, kararlılıkla birliğe yönelen genel ve yaygın akımın kasten dışlanması ve doğrultusunun başka bir yana çevrilmesidir ve dahi bu akımın (her bir Arap devleti -ulusal anlamda- tamamlanmış ve uygun bir sosyal yapıyı elde etmiş bir kurtuluş seviyesinde olmadığı sürece) kolayca manipüle edilebilecek bölgesel mücadelelere yönlendirilmesidir.” Ghassan, bu argümanını şöyle bitirir: “Birlik, rönesansın ön koşuludur. Bölgesel açıdan olsa bile.”
Bu fikirlerden, Ghassan Kenefani’nin izolasyonizme ayrıca Marksizm ve diğer düşünce sistemlerinin sıkıştırılmış izdüşümlerine temelden, kuvvetle ve açıklıkla karşı koyan Arap milliyetçisi düşüncesinin örnekleri olarak bahsettik. Dolayısıyla, Ghassan’ın bu düşüncelerin taraflarları tarafından anılmasının gösterdiği iki şey var: Ghassan’ın mirasının sömürülüyor oluşu (onların açısından) ve Ghassan’ı korumak konusunda ortada büyük bir hatanın olduğu (Ghassan’ın fikirlerine inananlar açısından).
Peki, Öyleyse Ghassan Kenefani’yi Nasıl Koruruz?
Başlangıç noktası kendimizi tanımlamaktan geçiyor. Topraklarımızda devam eden çatışma hâli dahilinde Ghassan Kenefani’nin yaklaşımı ve vizyonuna kanımız, canımız ve kaderimiz pahasına inanıyor muyuz? Şayet inanıyorsak görevimiz her şeyden önce Ghassan’ı ucuz tüketimciliğin zincirlerinden geri almak ve onu halka hakikaten olduğu kişi biçiminde sunmak: Modern Arap devrimci teorisine en önemlilerin arasında gösterilen katkılar yapmış bir Arap milliyetçisi savaşçı.
Sorumluluklarımızdan biri de Ghassan’ın öncücüsü olduğu parti çalışması ruhunu canlandırmak; sanal aktivizm hapishanelerinde, STK salonlarında, umutsuzluk ve cesaretsizlik labirentlerinde boşa harcanan enerjileri kullanan Arap parti yapısını düzeltmek.
Gerçekliğimizi ve onun koşullarını kavramak ve bir ulus olarak uygarlık rolümüze derin inancımız temelinde hedeflerimizi açık ve net biçimde tanımlamak Ghassan Kenefani’ye karşı yükümlülüğümüzün gereğidir. Toprağın kurtuluşunun birliğe giden yolda bir adım olduğuna ve birliğin bizi diğer uluslar içerisinde hakkımız olan uygarlık statüsüne yükseltecek rönesansın ön koşulu olduğuna inanmalıyız. Son olarak, Ghassan Kenefani’nin süregelen vasiyetinden bir parça:
“Ortalama 60 yıl yaşamayan bir insan huzurla yaşamak için yeterli alan bulamayacaktır; aksine bu insanlar, krizi doğdukları andan itibaren taşıyacak ve öldüklerinde de çocuklarına devredeceklerdir. Bu mücadelenin sonuçları, ne zaman geleceğini bilmediğimiz bir kuşak içindir; her ne kadar hayatlarımızın sonlarına doğru ilk günlerine tanık olacağımıza dair iyimser olsak da. Belki de tek ödülümüz gelecek kuşaktır, zaferlerimizin tadını çıkaracak mutlu kuşak, yaşam için mücadele döneminde yaşamanın onuruna sahip olduğumuz için bize imrenecek kuşak. Ve şimdilik bu bizim için yeterlidir.”