Nancy Kricorian
Çeviri: Marbuta Haber
***
G. bana şunu anlattı: “İsrail,” Doğu Kudüs’ü işgal ettiğinde İngiliz, Osmanlı ve Ürdün yönetiminlerinin tümünü yaşamış olan babasına sormuş: “Sence hayat şimdi nasıl olacak? Daha mı iyi, daha mı kötü?” Yaşlı adam, oğlu G.’ye bir hafta önce Kudüs’teki Kutsal Çevirmenler Ermeni Okulu bünyesindeki anaokulu çocuklarına ABDli Yahudi bir diş hekiminin ücretsiz diş bakımı yaptığını söylemiş: “Çocuklarımızın dişleriyle ilgilenen insanlar o kadar da kötü olamazlar.”
Daha sonra G., diş hekimiyle bizzat görüşmüş ve bu hizmeti için ona teşekkür etmiş. Diş hekimi, “İsrail”in üst devlet kademelerinde, Araplar ve Ermeniler arasında karma evlilikler yapılıp yapılmadığına dair birtakım tartışmalar olduğunu, çene yapısından bunun anlaşılabileceğini, kendisinin de bu sebeple çocukların dişlerini incelemeye geldiğini ve Ermenilerin %100 saf, Araplarla karışmamış olduklarını rapor ettiğini söylemiş.
***
Kitap turum esnasında Virginia’da bir kilise yemeğinde tanıştığım rahip B., 70lerin başında Kudüs’te dini eğitim alırken Haredi Yahudilerinin her gün Ermeni rahiplere ve ilahiyat öğrencilerine tükürdüklerini anlattı. “Bir gün canıma tak etti,” dedi, “Diğer öğrencileri de çağırdım -toplam beş öğrenciydik- kemerlerimizi çözerek elimize alıp cübbelerimizde saklamaya karar verdik. Sonra kilisenin dışına çıktık, yine bir adam bize tükürdü ve kemerlerimizi çıkarıp onu dövdük. Bu yaptığımız Hristiyanlığa uygun bir şey olmayabilir; ama o zamanlar gençtim ve bu bizi tatmin etmişti.”
B.’ye hâlâ Ermeni mahallesinde rahiplere her gün tükürdüklerini söyledim. “Evet, biliyorum,” dedi. “Kalsaydım kilisede yükselebilirdim ve tükürmelerine tahammül etmeyi öğrenebilirdim ama Filistinlilere yaptıklarını görmek benim için çok ağırdı.”
***
N., Ermeni mahallesinde her şeyin problem olduğunu söyledi. “İnşaat ruhsatı almak problem, normal bir seyahat belgesine sahip olmak problem ve hatta araban için bir park yeri bulmak dahi problem.”
“Patrik, patrikhane arazisinde otopark inşa etmek isteyen bir ‘İsrail’ şirketi ile 99 yıllık bir kira sözleşmesi imzaladı,” dedi N. “Otoparkı inşa ettiler, başlarda Yahudilerden daha yüksek ücret ödesek de arabalarımızı oraya park edebiliyorduk. Sonra bir gün bu otoparkın ‘yalnızca Yahudilere ait’ olduğuna karar verdiler, burası Ermeni kilisesine ait olmasına rağmen biz Ermenilerin bu otoparkı kullanması yasak.”
N., “Bizi burada istemiyorlar, bu çok açık,” diye belirtti. “Kiliseleri, evleri, toprağı istiyorlar; Hristiyan hacılardan, turistlerden gelen parayı istiyorlar. Bence tüm Hristiyanlar yok olsun ve ardından Yahudiler, Hristiyan kılığına girip dolaşsın istiyorlar, Disney dünyası gibi.”
***
K.’nin ailesi birkaç kuşaktır Kudüs’te yaşıyor. K., tüm süreci ana hatlarıyla anlattı: Büyükanne ve büyükbabasının soykırımdan sonra Kudüs’e vardıklarında nerede yaşadıklarını, 1948’de çocuklarını nereye götürdüklerini, 1950’de geri döndükleri evi, 1967’nin üstesinden nasıl gelip hayatlarına devam etmeyi başardıklarını ve bugün nasıl daha da büyük zorluklarla yaşadıklarını. “Ermeni olmam bana diğer Filistinlilerden farklı davrandıkları anlamına gelmiyor. Kendimi etnik olarak Ermeni bir Filistinli olarak görüyorum. Hepimiz aynı biber gazını soluyoruz,” dedi K.
***
Onu bunu yapması için biraz teşvik etmem gerekti ama sonunda mahallede küçük bir seramik dükkanının sahibi olan S., işgalle ilgili ne düşündüğünü söyledi. “Bizi salata gibi doğruyorlar,” dedi S. “Elinde imkân olan herkes gidiyor. Bizi salam gibi dilimliyorlar. Önce Gazze, sonra Batı Şeria. Sadece şunu umuyoruz ki makine bize varmadan önce bozulsun.”
Kaynak: Armenian Weekly