Çeviri: Öykü A.
(Yazı, 05.07.2022 tarihinde yayınlanmıştır – Yazar: Jisr Collective)
“Bana ‘kırmızı çizgilerden’ bahsettiklerinde öfkeden deliye dönüyorum. Ben sadece tek bir ‘kırmızı çizgi’ biliyorum.
En öndeki kişinin ‘İsrail’i tanıyan ya da ona teslim olan bir belge imzalamaya hakkı yoktur.”
Naci el Ali
24 Haziran 2022’de FBI soruşturması için yapılan Siyonist taleplerin baskısı altında BNC (BDS Ulusal Komitesi) Boston Haritalandırma Projesini (https://mapliberation.org/) projenin Filistin’in kurtuluş ilkelerine bağlı hareketlerden aldığı desteğe rağmen onaylamadığını duyurdu. (https://bdsmovement.net/news/palestinian-bds-national-committee-has-no-connection-and-does-not-endorse-mapping-project)
3 Haziran 2022’de bir grup anonim anti-emperyalist, “toplumsal güç için politik analizleri derinleştirmek” amacıyla Boston Haritalandırma Projesini kurdu. Haritalandırma Projesi, Boston bölgesindeki Siyonist güçler ile silah geliştiricileri arasındaki bağlantıları, arazi gaspçısı üniversiteleri ve kolektif olarak emperyalizmi, Siyonizm’i, kolonyalizmi, engelli ayrımcılığını, hapishane genişlemesini yürüten diğer kurumları ve dahi entegre polis güçlerini ifşa ediyor. Ayrıca Haritalandırma Projesi, bu bağlantıların Thawabet’i (17 Temmuz 1968 tarihli Filistin Ulusal Sözleşmesi – Filistin’in ilk anayasası ((https://avalon.law.yale.edu/20th_century/plocov.asp)) çerçevesinde belirlenen Filistin kurtuluş ilkeleri) de tasdik eden analizlerini sunuyor.
BNC tarafından yapılan liberal, normalleşmeci ve Siyonizm’i hoşnut tutmaya yönelik duyuru, Anti-Defamation League (ADL), Jewish Community Relations Center (JCRC), Combined Jewish Philanthropies (CJP) ve diğer Siyonist gruplar tarafından yapılan bir kamuoyu açıklamasının ardından geldi. Siyonist gruplar, Haritalandırma Projesini “antisemitik” olarak adlandırdılar ve ABD’deki diğer şehirlerin de benzer haritalar hazırlama isteği duymasından korktular.
Siyonistler tarafından teşvik edilen FBI soruşturması, proaktif toplum güvenliği ve farkındalık inşa edilmesini kolektif olarak cezalandırmanın ve kriminalize etmenin bir yolu. Siyonistlerin Filistinlilere ya da diğer zulüm gören topluluklara yönelik bu tür saldırıları, Boston bölgesindeki Siyonist ve beyaz üstünlükçü örgütlerin tipik eylemleri arasında gösterilebilir.
Filistin mücadelesini desteklediklerini iddia eden fakat asıl amaçları mücadeleyi manipüle etmek olan Liberal Siyonist güçler de gerçek yüzlerini gösterdi. Sözde “Ortadoğu siyaseti uzmanı” ve Liberal Siyonist Ariel Gold, Haritalandırma Projesini “iğrenç” olarak nitelendirdi (https://twitter.com/ArielElyseGold/status/1540657284270985218?s=20&t=JJuWcL1-F1xRttfJ6JxeJg) ve böylece ulusal ikinci başkanı olduğu beyaz feminist, savaş karşıtı Code Pink adlı organizasyonun Filistin hareketine yakınlığının sahte olduğunu da tasdik etmiş oldu. Code Pink sıkça Filistin için organizasyon çalışmalarına kendini dahil ediyor. Ariel Gold’un yorumu aynı zamanda İskoç Siyonist Eve Barlow’un “BDS [Boston] bombalar yağdırılarak bedel ödemeli,” tehditlerini içeren tweetini yansıtıyordu. (https://twitter.com/Eve_Barlow/status/1541163136966742016?s=20&t=-DGPq5KYT9emLRIgTPauHg)
Kriz durumlarında, Ariel Gold gibi Liberal Siyonistler daima Siyonizmlerini muhafaza edecek ve işgalden fiilen sağladıkları materyal çıkarları savunmak için retorik Filistin desteklerini bırakacaklardır. J Street (Liberal Siyonist) ve AIPAC (Radikal Siyonist) gibi Siyonist lobiler genellikle birbirleriyle rekabet hâlindeyken Haritalandırma Projesi gibi girişimler başladığında tüm Siyonist yelpaze aynı noktada buluşur.
Bu analiz, BDS Ulusal Komitesinin Filistin mücadelesinin liderliğini tekeline almak için kullandığı yedi adet taktiği dünyanın çeşitli bölgelerinden örneklerle size sunacak. Analizde ortaya konulan bulgular, taban örgütlenmelerine BDS Ulusal Komitesinin uzun süredir bilinen tutarsızlıkları temelinde manevra almaları için yardımcı olacak. BDS Ulusal Komitesinin Liberal Siyonist kampa yakınlığının ifşa edildiği bu aşama, gerçekten Filistin’in kurtuluşuna bağlı olanlar için aydınlatıcı bir nitelik taşıyacak. Filistin mücadelesi, kolonyalizme yardımcı olan gerici güçlerin ihanetiyle sekteye uğratılmaması gereken ileriye dönük bir mücadeledir.
- Taktik: BDS Ulusal Komitesi ile J Street Temsilcileri Arasındaki Normalleşme
BDS Ulusal Komitesinin Boston Haritalandırma Projesine karşı pozisyonu üç farklı şekilde ifade edildi: Bir tweet, (https://twitter.com/bdsmovement/status/1539688106009534465) bir demeç, (https://bdsmovement.net/news/palestinian-bds-national-committee-has-no-connection-and-does-not-endorse-mapping-project) ve bir de sızan mektup. (https://twitter.com/bandlersbanter/status/1539691734963146753?ref_src=twsrc%5Etfw) Sızan mektubun BDS Ulusal Komitesince doğrudan BDS Boston’a gönderildiği iddia ediliyor; ancak mektup bir biçimde Siyonist bir yayının, Jewish Journal’ın eline geçmiş. (https://jewishjournal.com/news/worldwide/349564/international-bds-org-calls-on-bds-boston-to-take-down-mapping-project-or-remove-the-bds-acronym-from-your-name/) Sağcı Jewish Journal’ın mektuba nasıl ulaştığı belirsiz. Ancak böyle sızdırmalar şok edici değil, Liberal Siyonistler de aynısını yapmışlardı. 2017’de Liberal Siyonist Rockefeller Brothers Fund’ın bir notu benzer şekilde sızdırılmıştı. (https://www.tabletmag.com/sections/news/articles/rockefeller-brothers-fund-president-explains-bds-to-his-trustees-its-about-justice-dignity-and-security) Not, Filistinlilerin talep ve eylemlerinin RBF stratejisi doğrultusunda kontrol altında tutulması amacıyla belirli organizasyon ağlarına yatırım yapılarak J Street’in hedeflerinde ilerlemek için BDS’i kullanma stratejisinin taslağını içeriyordu.
Bir örnek vermek gerekirse BDS Ulusal Komitesi, tıpkı J Street gibi, ’48 topraklarını Filistin toprakları olarak kabul etmiyor. BDS web sitesinde Mayıs 2014’te yayınlanan BDS’e giriş metninde Hayfa, Akka ya da Lidd gibi çalınan Filistin şehirlerinden ve bu şehirlerin işgal altında olduğundan bahsedilmiyor. (https://bdsmovement.net/what-is-bds) BDS Ulusal Komitesi, dekolonizasyon anlamına gelen Filistinlilerin geri dönüş hakkından bahsetmek yerine normalleşmeci Oslo şartlarını öne çıkarıyor.
(Yazının orijinali yayınlandığı süreçte BDS web sitesinde bulunan bu ifadeler bir yıl içinde kurnazlıkla siteden kaldırılmış. Kaldırılan ifadelere FMEP fonlu Al-Shabaka web sitesinden ulaşabilirsiniz, ç. n. https://al-shabaka.org/briefs/bds-a-global-movement-for-freedom-justice/)
1967’de başlamış bir işgalden bahsetmek, Nekbe’yi belleklerden silmeye teşebbüstür. BDS Ulusal Komitesinin bu çalınan toprakları unutma isteği, Filistinlilerin Siyonist koloni dahilinde “eşit vatandaşlar” olarak yaşamaları şeklindeki amaçlarının temelidir. (https://bdsmovement.net/what-is-bds) Bu amaç, J Street’in Filistin duruşuyla aynı doğrultudadır. Ancak mantıksal olarak gerçek bir kurtuluş olmadan eşitlikten bahsetmek mümkün değildir.
Eşitlik stratejisi bizzat Rockefeller Brothers Fund (RBF) mütevelli heyeti üyesi ve J Street kurucularından Daniel Levy tarafından öne çıkarılıyor. Levy’nin rolü, BDS Ulusal Komitesi için değerli çünkü RBF, Amerika Birleşik Devletleri dahilinde BDS ile koalisyon oluşturan organizasyonları fonluyor. Bu koalisyon ABD Temsilciler Meclisi bünyesinde destek için kullanılıyor ancak bu destek kendi içinde çelişkiler üretiyor. (https://web.archive.org/web/20220719133114/https://jisrcollective.com/pages/HR4731.html)
Levy, 2014’te, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi “Ortadoğu” ve Kuzey Afrika Başkanıyken Haaretz’de yazdığı bir yazıda BDS Ulusal Komitesini, AB ile yeni bir yerleşim arasında yapılacak bir anlaşmayı engelleme becerisinden ötürü övüyor. (https://www.haaretz.com/opinion/2014-02-06/ty-article/.premium/sanctions-israel-aint-seen-nothin/0000017f-dec8-d3a5-af7f-feee95580000) Levy’ye göre BDS Ulusal Komitesinin bu yeni yerleşimi engellemekteki rolü, bir bütün olarak “İsrail”i koruyor. Levy ayrıca sonraları RBF mütevelli heyeti üyesi ve J Street kurucusu olarak sinsi bir normalleşme formu (https://web.archive.org/web/20220928215957/https://jisrcollective.com/pages/insidious-normalization-the-case-of-the-6-ngos.html) dahilinde yöneteceği multi milyon dolarlık yatırım ve stratejinin de sinyallerini veriyor. Ve dahi Levy, Filistin taban örgütlenmelerinde bir değişim gerçekleşmesini teşvik ediyor:
“Bir diğer potansiyel oyun değiştirici de hedefteki BDS’in öncelik kabul ettiklerinde, Filistinli aktivistlerin savunduklarında gerçekleşecek Filistinlilere ait bir strateji değişikliği olabilir. İşgali hedef alan bir yaptırım kampanyası yeterince hızlı başarıya ulaşamazsa yerini ortak bir demokratik devlet lehine, nihai olarak başarıya ulaşacak bir yaptırım kampanyasına bırakacaktır.”
J Street önceleri, 2014’te BDS’i kınarken (https://www.haaretz.com/jewish/2014-06-10/ty-article/.premium/j-street-vows-never-to-back-bds/0000017f-db11-d4e1-a57f-fbd542750000) sonradan BDS’in Filistin’in kurtuluşu için sunduğu katkı potansiyelini parçalamak suretiyle Siyonist varlığın güvenliğini sağlamak amacı dahilinde BDS hareketini kendi içine almaya odaklandı. J Street başkanı Jeremy Ben-Ami tarafından 2019’da atılan tweete bakalım: “BDS ile mücadeleye yönelik toplumsal takıntıya dair düşüncem şudur: Lütfen durun. ‘İsrail’ için asıl tehdit işgal ve tek devlete inmektir. Dahası, bu takıntı Yahudilerin diğer önemli konularda müttefiklerimizle birlikte çalışma becerilerine zarar veriyor.” (Liberal Siyonizm’in iki devlet fikrine geçişinde, haklar yaklaşımının, aynı devlet içinde Araplarla eşit biçimde yaşamak fikrinin üstünlükçü bir kült olan Siyonizm’in eninde sonunda ayağına dolanacağının fark edilmesi etkilidir, ç. n.)
J Street, bireyin boykot etme ehliyetini kriminalize eden yasalara karşı. (https://jstreet.org/policy/boycott-divestment-and-sanctions-bds/#.YrmEMnbMK5c) Ancak tabii ki J Street’in ABD Temsilciler Meclisindeki anti-BDS yasalara muhalif tavrı, Filistin’in kurtuluşuna bağlılığının sonucu değil. J Street, BDS’i legal eşitliğe yönelik bir hareket olarak tanıyor, toprakları geri alma (dekolonizasyon) mücadelesine yönelik değil. J Street, BDS’in değerini “İsrail’-Filistin çatışmasında müzakere yoluyla çözüme ulaşmak için açık bir ufuk”a (https://web.archive.org/web/20221108222041/https://jstreet.org/policy/boycott-divestment-and-sanctions-bds/#.Y2rWiHbP32c) giden bir araç oluşunda görüyor. J Street’in böyle bir ufku arzulamasının amacı ise koloninin (“İsrail”) ve onun sözde Yahudi kimliğinin devamlılığını sağlamak.
Daniel Levy’nin J Street ve Rockefeller Brothers Fund’ı eşzamanlı olarak bilgilendirmesinin ardından
- Jewish Voice for Peace (JVP) (https://www.rbf.org/grantees/jewish-voice-peace-inc)
- IMEU (https://www.rbf.org/grantees/institute-middle-east-understanding)
- Adalah Justice (https://www.rbf.org/grantees/adalah-legal-center-arab-minority-rights-israel)
- Palestine Legal –Tides Center (https://www.ngo-monitor.org/ngos/palestine_legal_/#funding) listesi dahilinde RBF fonlu (https://www.rbf.org/grantees/tides-center)-
- American Friends Service Committee (AFSC) (https://www.rbf.org/grantees/american-friends-service-committee)
gibi gruplara para akıtılmaya başlandı. Tüm bu gruplar, US Campaign for Palestinian Rights tarafından yönetilen bir koalisyon olarak ABD Temsilciler Meclisinde destek çalışmalarına katılıyor. US Campaign for Palestinian Rights (USCPR) ise “Education for Just Peace in the Middle East” adı altında (https://www.ngo-monitor.org/ngos/us-campaign-to-end-israeli-occupation/#funding) RBF tarafından fonlanıyor. (https://www.rbf.org/grantees/education-just-peace-middle-east)
Esasında J Street’in geride durup kendini saklama taktiği olarak BDS davasını öne çıkaranlar da bu gruplardı. Henüz 2011 gibi erken bir tarihte Jewish Voice for Peace’in eski başkanı Rebecca Vilkomerson tarafından bir J Street konferansında BDS’in tanıtıldığını görüyoruz. (https://www.youtube.com/watch?v=wbHdZOjH8dI) Aynı konferansta Haham David Saperstein şayet BDS bir strateji hâline gelirse “BDS’i ‘İsrail’i gayrimeşrulaştırma çabalarından uzaklaştırmak için J Street’in BDS’e rehber olabileceğini” söylüyor. (https://www.youtube.com/watch?v=ji4Glb10-pI) 2014’te bir J Street oturumundaysa IMEU başkanı Sam Jadallah, “İsrail” devletinin yanında “gelişen bir Filistin devleti” için vizyonunu açıklıyor. (https://www.youtube.com/watch?v=BWuTMf_wNqc) Ayrıca Sam Jadallah, “BDS’in ‘İsrail’i ortadan kaldırmayı amaçlamadığını” da söylüyor. (https://jweekly.com/2014/06/13/j-street-summit-in-sf-calls-for-us-action-on-peace-talks-less-catering/)
Bu tür RBF fonlu organizasyonları J Street’in çekirdeğine yerleştirerek J Street’i “dostça” bir kılıf içine sokmak böylece BDS’i kendi taktiklerine dahil etmesini sağlamak ABD diasporasındaki Filistinli taban örgütlenmelerinin destek biçimi ve dilini de kapsayan bir çeşit yatay örgütlenmeler “kurumsal yapısı” ortaya çıkmasına neden oldu. Böyle bir ortamda ve bu koşullar altında BDS Ulusal Komitesi çok çeşitli bağlantılara sahip oldu. Örneğin USCPR web sitesinde (https://uscpr.org/activist-resource/boycott-divestment-and-sanctions/) yalnızca BDS Ulusal Komitesinin onayladığı, normalleşmeci ve Oslo’ya itaat eden dilleri BDS Ulusal Komitesinin tasdikinden geçmiş kampanyalar listeleniyor; ABD’de başlatılmış fakat BDS Ulusal Komitesinin “beğenmediği” kampanyalar ise dışarıda bırakılıyor.
Bu birlik tarafından politikalarının halk arasında kabul görmesi için bir çeşit mobilizasyon da oluşturuluyor. Adalah Justice ve Jewish Voice for Peace sıkça normalleşme etkileşimlerine giriyorlar ve kendini BDS Ulusal Komitesi kurucusu ilan etmiş bulunan Omar Barghouti’yi pek çok fırsatta ağırlıyorlar. Omar Barghouti, bunlarla olduğu bir panelde “dünya geneli aşırı sağa” karşı bir mobilizasyon ihtiyacı olduğundan bahsediyor (https://www.youtube.com/watch?app=desktop&v=W7ndUe14y1A) ve gayet tabii ki Jewish Voice for Peace’tekilerin bizzat kendilerinden; Liberal Siyonistlerden bahsetmiyor. Ayrıca Barghouti 2017’de dönemin Jewish Voice for Peace başkanı Siyonist yerleşimci ve Siyonist güvenlik sistemlerinden faydalanan Rebecca Vilkomerson ile halka açık biçimde bir araya geldi. (https://www.facebook.com/watch/live/?ref=watch_permalink&v=10156873199074992) Vilkomerson istifa etti; ancak Jewish Voice for Peace normalleşme ajandasını sürdürüyor ve Filistin taban örgütlenme hareketleri için ciddi bir risk olmaya devam ediyor.
2. Taktik: Başarılı Görünmek için Sahte Zaferler
“Yalan söylemeyin, kolay zaferler iddia etmeyin.”
Amilcar Cabral
Ben and Jerry’s (2021-2022)
Dünya genelindeki ilkeli taban örgütleyicileri, BDS Ulusal Komitesinin Ben and Jerry’s ile ilgili iddia ettiği sahte zaferlere karşı uyarılarda bulundular. Bu kampanya, J Street’in “İsrail”i boykot dışında tutmak görüşüyle aynı çizgideydi; kampanyanın odağı yalnızca yeni yerleşimlerdeki Ben and Jerry’s işletmeleriydi; tarihsel Filistin’dekiler (’48 toprakları – “İsrail”) değil.
J Street başkanı Jeremy Ben-Ami, kampanyayı -kendisinin belirlediği gibi-“Bağımsız ‘İsrail’ devleti dahilindeki ve işgal ettiği bölgelerdeki ticari işlemler arasında ilkeli ve rasyonel bir ayrım çizgisi çizebildiği için” kutladı.
ABD’deki pek çok organizasyon, J Street’in pozisyonunu yineleyerek Ben and Jerry’s’i hedef alan kampanyalar düzenlediler. RBF fonlu Jewish Voice for Peace (https://twitter.com/jvplive/status/1418601809317285890) ve Adalah Justice (https://twitter.com/adalahjustice/status/1417812752823988225) buna zemin hazırladılar ve Ben and Jerry’s yeni yerleşimlerde satış yapmayacağını duyurduğunda bunu bir zafer olarak kutladılar. Ben and Jerry’s’e karşı kazanılan sözde “BDS zaferleri” diğer RBF fonlu Liberal Siyonist organizasyonlardan da benzer övgüler aldı. (https://www.arabnews.com/node/1899066/middle-east)
Ben and Jerry’s, “İsrail”i desteklemeye devam edeceğini ve şirketin satışlarının koloninin merkezinde devam edeceğini tasdik etti ve vurguladı. (https://www.benjerry.com/about-us/media-center/opt-statement) RBF fonlu organizasyonların sahte zafer kutlamaları, uzun zamandır Siyonist varlığın tamamını geçerli ve gerekli bir BDS hedefi olarak gören Filistin mücadelesi üyeleri ve dünya kamuoyu tarafından şaşkınlık ve itirazla karşılandı. Bu arada BDS Ulusal Komitesi, Ben and Jerry’s’in kararını destekleyen bir kampanya yürüttü ve kampanya sayfasına RBF fonlu diğer grupların logolarını da ekledi. (https://bdsmovement.net/news/where-we-stand-ben-jerrys) Bu RBF fonlu oluşumların sahte zafer kutlamaları, ilkeli örgütleyiciler için BDS Ulusal Komitesi tarafından yürütülen normalleşmenin ne boyutta olduğuna dair kanıt oldu. Multi milyon dolarlık RBF ağı çevrimiçi propaganda düzenledi; ancak materyal koşulları değiştirmeye dair hiçbir şey başarmadı.
Bir yıldan daha az bir süre sonra, 2022’de Ben and Jerry’s, ana şirketi Unilever’ın talimatıyla yeni yerleşimlerde iş yapmayı durdurma kararından vazgeçti. (https://www.wsj.com/articles/unilever-to-sell-ben-jerrys-in-israel-after-ice-cream-maker-vowed-not-to-sell-in-jewish-settlements-11656512040?siteid=yhoof2&yptr=yahoo) Siyonist dondurma üreticisi Avi Zinger, Ben and Jerry’s’i satın alarak bu kararı alt etti. (https://nypost.com/2022/06/29/israel-declares-victory-over-anti-semites-after-unilever-sells-ben-jerrys/)
Ben and Jerry’s’in kararının geri çekilmesi yalnızca bu tür kampanyaların noksanlıklarını açığa çıkarmakla kalmadı; Ben and Jerry’s’in normalleşmeci doğasını da ortaya koydu. Şayet Ben and Jerry’s “ilkeli” (J Street propagandasının bol keseden kullanmayı çok sevdiği bir sözcük) olsaydı satış hiç gerçekleşmezdi; bu satış normalleşme anlamına geliyor. BDS Ulusal Komitesinin sahte “kazanımlar” deklare etmekteki ısrarcılığı hareketin daha geniş kısımları için heyecan söndürücü ve yanıltıcı. BDS Ulusal Komitesi, normalleşmenin kesin ve net tanımını kasten çarpıtıyor. Basitçe söylemek gerekirse Ben ve Jerry’s’e karşı yürütülen bu BDS kampanyası, tam olarak başarısız bir geçici sosyal medya gösterisi oldu.
BDS Ulusal Komitesi, Ben and Jerry’s’in karardan vazgeçmesi üzerine yalnızca kendi RBF fonlu STK ağının (Adalah Justice, Jewish Voice for Peace, US Campaign for Palestinian Rights ve Pal Legal) desteğiyle bir demeç yayınladı. (https://bdsmovement.net/news/statement-unilevers-sale-ben-jerrys-interests-apartheid-israel) Bu da gösteriyor ki BDS Ulusal Komitesi, bu tutarsızlıkların içinde kendine geçerlilik/ meşruiyet atfedebilmek için STKlaşmaya güveniyor.
General Mills (Ocak 2022)
Adeta General Mills, işgal altındaki Filistin’den Siyonist varlığın sürdürdüğü kriminal işgal ve Filistinli yerlilere yaptıkları yüzünden çekildiğini beyan etmiş gibi BDS Ulusal Komitesi, zafer deklare etti. (https://bdsmovement.net/news/victory-general-mills-divest-from-apartheid-israel) Halbuki Kudüs’teki bir girişim bünyesinde yer alan ortak hissesini satan General Mills, böyle bir beyanda bulunmuş değil. General Mills, satışı küresel kapitalist çıkarlarını genişletmek için gerçekleştirdi (https://www.generalmills.com/news/stories/an-update-on-general-mills-joint-venture-in-israel) ve dahi Siyonist varlıkla iş yapmaya devam edeceğini tasdik etti. (https://jewishinsider.com/2022/06/general-mills-israel-production/)
BDS Ulusal Komitesinin böyle sahte zaferler ilan etmesi, Filistin kurtuluş mücadelesinin bazı destekçileri arasında gerçek dışı bir ilerleme hissine neden olurken bazı destekçileri arasındaysa güvensizlik ve hayal kırıklığının yerleşmesini beraberinde getiriyor. Boston Haritalandırma Projesi Kolektifi, verdiği bir mülakatta, BDS hareketinin deklare ettiği bu tür sahte zaferlere yönelik oldukça faydalı bir eleştiri sundu. (https://mondoweiss.net/2022/06/our-struggles-are-truly-connected-an-interview-with-the-mapping-project/)
“BDS’in çabalarının Siyonizm’i besleyen şirketlerin, kurumların ve diğer birimlerin; zulmü destekleyen diğer yapıların nasıl çalışıp işlediğine dair resmin tümüne bakmayı kaçırdığını hissettik. Bu yapılar birbirlerinden izole değil; ajandalarını daha etkin biçimde uygulayabilmek için birbirleriyle kurdukları ilişkiler ağı temelinde hareket ediyorlar; örneğin Raytheon MIT bünyesinde araştırma merkezleri kuruyor, bir yandan da Boeing, MIT’den alan kiralıyor ya da Brookline polisi, Filistinlilerin düzenlediği bir protestoyu bastırmak için İsrail’in New England Başkonsolosluğu ile işbirliği yapıyor.”
3. Taktik: Yapı ve Markalaşma
Boykot, evrensel olarak daima diğer direniş biçimlerinin tamamlayıcısı olmuştur. Filistin’de İngiliz işgali döneminde de her iki İntifada sürecinde de boykot uygulanmıştır. (https://palsolidarity.org/2007/12/another-voice-call-for-boycott-on-intifada-anniversary/)
Ancak BDS Ulusal Komitesi, kontrolü elinde tutmak için bu taktiği kapitalist tarzda markalaştırdı. BDS, büyük bir hatayla kendini “BDS” kısaltmasının ve hatta “boykot” sözcüğünün sahibi sayıyor. (Bkz. Yazının ilerleyen kısımlarındaki Gazze başlığı)
BDS Ulusal Komitesinin Boston Haritalandırma Projesini reddinin ardından BDS Boston’ın müttefikleri BDS hareketinin yapısıyla ilgili sorular sormaya başladılar:
Yerel BDS organizasyonları resmi olarak BDS hareketine katılıyor mu? Yerel olarak BDS organizasyonları oluşturmak için BDS Ulusal Komitesinden izin almaları mı gerekiyor yoksa herhangi bir grup kendini BDS grubu ilan ederek yaşadığı yerde BDS için çalışabilir mi?
Bugünlerde Filistin mücadelesi dahilinde hem Filistin’de hem de diasporada tartışılan bu sorular daha derin soru ve gerilimlere işaret ediyor:
BDS bir marka mı? Yoksa bir taktik mi? BDS, BDS Ulusal Komitesinin kurulduğu 2005’te mi başladı? Yoksa BDS çok daha uzun süredir anti-emperyalist bir strateji olarak var mı oldu?
Bu soruların birçoğuna burada net yanıtlar vermek mümkün değil çünkü tüm bunlar hâlihazırda tartışılmakta; ancak bazı temel gerçekler ortaya konulabilir:
BDS Ulusal Komitesi, aktivistlerden BDS örgütlenmeleri ve kampanyaları başlatmaları durumunda kendilerinden izin almalarını talep etmiyor; ancak şayet BDS hareketiyle kendilerini özdeşleştiren gruplar BDS’in politik bağlılıklarını ihlâl eden taktikler, sloganlar ve işbirlikleri kullandıklarına BDS Ulusal Komitesi, sertçe müdahalede bulunuyor.
2019’da Almanya’dan yayınlanan bir BDS bildirgesi, (https://web.archive.org/web/20220630220603/http://bds-kampagne.de/2019/05/31/es-gibt-keinen-gemeinsamen-kampf-mit-rassistinnen-oder-rechtsextremen-fuer-die-rechte-der-palaestinenserinnen/) BDS’i anti-semitik saiklerle destekleyen (https://bdsmovement.net/news/bds-condemns-antisemitic-fascist-forces-germany-and-worldwide) ve Berlin’de Siyonist şirket SodaStream’e karşı eylemde kendini gösteren sağ, faşist unsurlarla mesafelenme çağrısı yaptı. BDS Ulusal Komitesi, kendi beyanını yayınladı ve haklı olarak herhangi bir BDS kampanyasının, destekçilerinin ve bağlı kuruluşların kendi ırkçılık karşıtı değerlerine bağlı olması gerektiğini kaydetti. (https://bdsmovement.net/news/statement-affiliation-bds-movement-and-use-bds-acronym)
Neo-Nazilere karşı yazılan bu sözler zamanla acı biçimde (Arap ve semitik olan, ç.n.) Filistinlilere karşı bir silah hâline geldi:
“Hareketin yönergesine karşıt ifade biçimlerinin ya da eylemlerin propagandasını yapan ya da bunları tolere eden herhangi bir grup, BDS hareketinin parçası olamaz ve hareketin dışında kabul edilir. BDS Ulusal Komitesi, gruptan BDS kısaltmasını artık kullanmamasını ve hareketle herhangi bir bağlantısı olduğunu iddia etmemesini talep eder.”
Evet, yukarıdaki sözler Almanya’daki Neo-Naziler için yazılmış bir beyanda yer alıyor; ancak bugünlerde boykot eylemini markalaştırarak taktikler üzerinde kontrol kurmak için defalarca kullanılıyor. Bu taktik yalnızca [BDS Ulusal Komitesi tarafından hareketin dışına atılan] BDS Boston tarafından değil dünya genelindeki pek çok organizasyon tarafından uygulandı. BDS Ulusal Komitesinin bu taktik üzerinde bir sahiplik hakkı yok; ancak Neo-Nazilere ilişkin beyanını ilkeli örgütleyicilere genişleterek saldırgan imalarda bulunuyor.
BDS Ulusal Komitesinin çeşitli BDS organizasyonlarına mektuplarını incelemek, komitenin markalaşma taktiğinin esasen Filistin direnişi için her tür desteği hedef aldığını ortaya koyuyor. Çünkü BDS Ulusal Komitesi, herkesten tıpkı kendisinin yaptığı gibi ABD’de kendisine alan veren RBF ve J Street ağlarını memnun edecek şekilde insan hakları ve sivil haklar temelli bir vizyona itaat etmesini istiyor.
Direniş, dekolonizasyonu desteklerken BDS Ulusal Komitesinin çığırtkanlığını yaptığı sivil haklar vizyonu, entegrasyon istiyor. BDS Ulusal Komitesi, enerjisini doğrudan Siyonist varlığı izole etmeye yönelik kampanyalar oluşturup genişletmeye yönlendirmek yerine; Filistin silahlı direnişine verilen desteği ve tüm Siyonist ve normalleşmecileri kesin biçimde reddedenleri susturmaya çalışmak için ciddi enerji harcıyor.
Filistin silahlı direnişi, hem Filistin’de hem de Filistin dışında oldukça yüksek düzeyde bir kitle desteğine sahip. Seyf El Kudüs Savaşı ve dahi Mayıs 2021’deki Birlik İntifadası, silahlı direniş ve Filistin halkı arasındaki ayrılmaz bağları oldukça açık biçimde ortaya koydu.
The Council of National and Islamic Forces (CNIF) Filistin siyasi partileri ve direniş hareketlerinden oluşan; İslami hareketlerden Marksist hareketlere Filistin halkının çok büyük çoğunluğunu (https://web.archive.org/web/20220119015729/https://web.archive.org/web/20060425165617/http:/www.jmcc.org/banner/banner1/bayan/aqsbayan14.htm) temsil eden bir koalisyon. BDS Ulusal Komitesinin dünyadaki BDS organizasyonlarına gönderdiği gözdağı mektuplarının en üstünde CNIF adı yer alıyor. Bu adı mektuplarına eklemeleri kasti bir seçim; muhtemeldir ki bu ad, BDS Ulusal Komisyonundaki seçilmemiş normalleşmecilere sahte bir meşruiyet hissi veriyor.
Buradaki çelişki çok açık: CNIF direniş ve intifadaya destek konusunda şüphesiz biçimde kararlı ve birlik içindeyken (Şayet Ariel Gold değilseniz ((https://twitter.com/arielelysegold/status/1512425004494950401)) intifadanın şiddet içeren başkaldırı demek olduğu açıktır.) neden BDS Ulusal Komitesi her türden direniş formuna karşı?
Yaşasın kutsal İntifada
Şehitlerimize şan ve ebediyet
Yaralılarımıza acil şifa ve kahraman tutsaklarımıza özgürlük
Zafere kadar İntifada
CNIF
10 Şubat 2001’de yayınlanan The Council of National and Islamic Forces bildirisi.
Bunlara ek olarak, BDS Ulusal Komitesi –tipik Filistin’in STKlaşması dilini kullanarak- kendisini sürekli “Filistin sivil toplumunun” “en geniş koalisyonu” şeklinde tanımlıyor; sanki Filistin halkının ihtiyaç ve kaygılarından sorumlu temsil organıymış gibi. BDS Ulusal Komitesi üyelerinden Mahmoud Nawajaa, Oslo’dan sonra kurulan “Filistin STK Ağı”nın proje koordinatörü. (http://web.cfta-ps.org/Page.aspx?page=PNGO)
BDS Ulusal Komitesi, dünya genelindeki aktivistleri aldatmak için kendisini Filistin halkı adına konuşan bir çeşit yetkili organ gibi sunarken bir taraftan da Filistin direnişine verilen desteğin altını oyuyor. Özünde Filistinli STKların doğası budur. BDS Ulusal Komitesi, en başından normalleşme demek olan STKlaşmayı pekiştirerek STKların yaptıkları tarzda yalnızca bir temsil ilüzyonu veriyor.
4. Taktik: “Hukuk Savaşı”
BDS Ulusal Komitesi, Boston’dan Güney Afrika’ya, Kanada’dan Melbourne’e organizasyon örgütleyicilere karşı hukuk savaşı ve baskı yürütüyor. [Şunları aklımızda tutmalıyız ki] BDS Ulusal Komitesi, bütün Filistinliler adına konuşmuyor. BDS Ulusal Komitesi, strateji üzerinde (https://twitter.com/palyouthmvmt/status/1540042261529911296) tekel (https://twitter.com/falastiniyat/status/1540113097163042817) sahibi değil. (https://twitter.com/samidounpp/status/1540047071750721536) BDS Ulusal Komitesi, korkuyla yönetiliyor; Filistin toplumu adına Filistin’in STKlaşması temelinde ya da kendi kendini bu göreve atamış yeni bir FKÖ’ye benzer bir tavır dahilinde politik beyanlarda bulunuyor.
Aşağıdaki açıklama, BDS Ulusal Komitesinin Boston Haritalandırma Projesine karşı düşman korosuna katılmaya karar vermesinden sonra yayınlandı ve pek çok Filistinli organizasyonun mücadelenin hangi tarafını seçtiğini açıkça ortaya koydu. Elbette ki kurtuluşun, direnişin ve geri dönüşün tarafı.
(…) “Son olarak, özellikle tepki ve baskılar karşısında hareketimizin bu kritik işi yapan kesimlerini izole etme ya da dışlama yönündeki her türlü girişimi reddediyoruz. Örgütleyicilerin birbiriyle bağlantılı zulüm sistemlerine karşı koymalarını engellemeye yönelik her türlü girişimi reddediyoruz. Hareketimizde BDS de dahil olmak üzere hiç kimse hareket taktikleri üzerinde tekel sahibi değildir. Polis faaliyetleri, Siyonizm ve emperyalizm arasındaki ilişkileri ifşa etme işi, oldukça önemli ve yüceltilip öne çıkarılması gereken bir hareket çalışmasıdır.”
-BDS Ulusal Komitesinin Haritalandırma Projesine karşı açıklamasından bir gün sonra yayınlanan Haritalandırma Projesine destek açıklamasından alıntı-
İmzacılar:
Palestinian Youth Movement, Within Our Lifetime – United for Palestine, Samidoun Palestinian Prisoner Solidarity Network, Masar Badil – Palestinian Alternative Revolutionary Path Movement, Center for the Study and Preservation of Palestine, Al-Awda, the Palestine Right to Return Coalition, Just Peace Advocates/Mouvement Pour Une Paix Juste, Falastiniyat, U.S. Palestinian Community Network, Canadian BDS Coalition, Palestine House – Palestinian Canadian Community Centre, DSA BDS and Palestine Solidarity Working Group, National Students for Justice in Palestine, Collectif Palestine Vaincra, Africa for Palestine, Palestine Action, Canada Palestine Association, Palestinian American Women’s Association, Palestinian and Jewish Unity, DecolonizePalestine, Campaign to Boycott Supporters of “Israel” in Lebanon
Boston Haritalandırma Projesini hazırlayan örgütleyiciler anonim olduğundan BDS Ulusal Komitesi için tek net hedef, projeyi açıkça onaylayan BDS Boston’dı. BDS Ulusal Komitesi, BDS Boston örgütleyicilerini kamunun önünde, çaresiz ve utanç verici biçimde kendi entegrasyon ve normalleşme vizyonunu kabul etmesi için zorlamaya çalıştı. Bu süreçte BDS Ulusal Komitesinin zorbalık ve ikiyüzlülüğü açıkça görülebilir.
BDS Boston’ın BDS Ulusal Komitesi ile ilk etkileşimi bu değildi. BDS Boston, Siyonist toprak hırsızlığının suç ortaklarından ve BDS Ulusal Komitesinin “BDS listesinde” de bulunan PUMA’ya karşı uzun süredir örgütleniyor. Aralık 2020’den bu yana BDS Boston, PUMA’nın merkez Boston mağazası ve Kuzey Amerika şirket merkezi önünde her ay protesto gösterileri düzenliyor. Yerel PUMA boykotu kampanyasının bir parçası olan ve BDS Ulusal Komitesi bağlantılı PACBI, BDS Boston’ın bir enformasyon belgesinde Siyonist varlığı tanımayı reddetmesine dair kaygılarını dile getirdi. Sorunları neydi? BDS Boston, gayrimeşru Siyonist varlığın adı olan “İsrail”i tırnak içine alarak yazıyordu. Dahası, BDS Ulusal Komitesi, kapalı kapılar ardında BDS Boston’a Samidoun (https://samidoun.net/) ile kamusal alanda PUMA karşıtı eylemlerde işbirliği yapmamasını söyledi. BDS Ulusal Komitesi, BDS Boston ve Samidoun arasındaki işbirliğinin sahadaki Filistinlileri tehlikeye atayabileceğini iddia etti çünkü Samidoun, Filistinlilerin gerekli gördüğü her formdaki Filistin direnişini ilkeli biçimde destekliyor.
PACBI, ABD dahilinde PUMA karşıtı tek bir başarılı protesto organize etmedi.
Ancak BDS Boston, SJP (Students for Justice in Palestine) bölümleri ve Samidoun (International Support Network for Palestinian Political Prisoners) arasındaki işbirliği sayesinde ABD’nin Doğu kıyısında (Boston, New York ve Rhode Islands) örgütleyiciler organize olmaya devam etti. Boston’daki eylemlerde PUMA’nın Boston’daki merkez mağazası pek çok kez en yoğun iş saatlerinde kapatıldı ve Siyonist varlığa verilen materyal destekte kesilmeler sağlandı.
5. Taktik: Filistin’e Sıkışarak İzolasyonizm’e Meydan Vermek
BDS Ulusal Komitesinin yaklaşımı, Siyonizm’in yalnızca Filistin’deki Filistinlileri etkilediği, dünyanın her yerinde, yerel olarak da savaşılması gereken küresel bir proje olmadığı şeklindeki düşünceyi destekler nitelikte. BDS Ulusal Komitesi, hangi eylemlerin, taktiklerin, sloganların ve işbirliklerinin hangi yerel taban örgütlenmesi organizasyonları için uygun olduğunu asla bilemez, bu nedenle taban örgütlenmelerine güvenmelidir.
BDS Ulusal Komitesi, kendisinin çıkarına en uyduğuna inandığı şeyin Filistin için bir çeşit kapı bekçiliği yapmak olduğunu laf arasında söylemeye getiriyor. Yayınladığı demece göre BDS Ulusal Komitesinin önermesi şu: Kurtuluş yanlısı dayanışma organizasyonlarıyla stratejik işbirlikleri yapmak Filistinlileri “daha fazla zulüm ve baskıya açık hâle getiriyor.” Bu mantık, toprağını savunmak için her gün askerlerle, yerleşimcilerle, mermilerle yüz yüze gelen cesur direnişin yüzüne tükürmektir. Bu, BDS Ulusal Komitesinin BDS Boston ve Boston Haritalandırma Projesi ile mesafelenirken Liberal Siyonistlerle nasıl da rahatça ilişkiler kurabildiğini açıklıyor. İnsanlar Filistin kurtuluş mücadelesini ileriye taşırken BDS Ulusal Komitesi, tehditlere teslim oluyor.
BDS Ulusal Komitesi, Boston bölgesindeki örgütleyiciler tarafından yürütülen projeler, sloganlar ve bağlantılar üzerinde polislik ediyor, baskı kuruyor. [Tahmin edileceği gibi] bu projeler Filistin kurtuluş mücadelesinin müttefikleri tarafından gururla destekleniyor. (https://paltoday.ps/ar/post/448819/%D8%AD%D9%85%D9%84%D8%A9-%D8%A7%D9%84%D9%85%D9%82%D8%A7%D8%B7%D8%B9%D8%A9-%D9%88%D9%85%D9%86%D8%A7%D9%87%D8%B6%D8%A9-%D8%A7%D9%84%D8%AA%D8%B7%D8%A8%D9%8A%D8%B9)
Bu arada diaspora, RBF Liberal Siyonist fonu yapılanmasına bağlı kuruluşların BDS Ulusal Komitesine neden bu kadar derin biçimde yerleştiğini sorguluyor. Bunun nedeni BDS Ulusal Komitesinin liberal temelleridir. ABD dahilinde BDS’i destekleyen organizasyonların tümü RBF’e göre “barış kurucu” yapılar ve ABD Temsilciler Meclisi bünyesinde destek işlerini topluluklarda taban örgütlenmelerinin gelişiminin önünde tutuyorlar.
BDS Ulusal Komitesinin, Haritalandırma Projesini kınadığı tweete gelen tepkilerden sonra komite, bütün eleştirel yorumları sansürlerken Siyonist yorumlara dokunmadı. Dahası, RBF ağı tarafından bir propaganda müsameresi başlatıldı; Nora Lester Murad’ın New York’taki akademik ofisinden örgütleyicilere yaptığı zayıf eleştiri de bu propaganda müsameresinin parçasıydı. (https://mondoweiss.net/2022/06/the-mapping-project-is-not-antisemitic-but-it-is-destructive-activism/)
BDS Ulusal Komitesi, hareketi fon için satarak bütün Filistinlileri tehlikeye atmakla kalmıyor; emperyal merkez dahilinde yaşayan ve Haritalandırma Projesinin ifşa ettiği ağlar tarafından zarar gören siyahi ve yerli Filistin müttefiklerini de tehlikeye atıyor. Bu durumda BDS Ulusal Komitesinin Boston’daki rolü, örgütleyicileri bütünüyle harekete yabancılaştırmak ve kurtuluş yanlısı gruplar arasında gerçek bir gücün inşasını engellemektir.
6. Taktik: Semboller ve Taktikler Üzerinde Thawabet’i Hiçe Sayan Bir Tekel Kurmak
“(…) hangi adı, hangi en yeni ifadeyi kullanırsanız kullanın, dekolonizasyon her zaman şiddet içeren bir olgudur.”
Frantz Fanon
BDS Ulusal Komitesi üyelerinden ve genel koordinatör Mahmoud Nawajaa imzalı, BDS Boston’a yazılan ve sızan mektupta BDS Ulusal Komitesi, BDS Boston’dan şunları talep ediyor:
1. Haritalandırma Projesini kınamak
2. “Silahlı direnişi savunmak da aralarında olmak üzere BDS hareketinin yönergesiyle çatışan mesajları, sloganları olan” grupları desteklemeyi bırakmak
3. “Destekledikleri şeyler, BDS hareketinin yönergesiyle çelişen gruplarla” örgütlenme faaliyetleri gerçekleştirmemek
Seçilmemiş BDS Ulusal Komitesi, şayet BDS Boston komite liderleri tarafından koyulan kurallara uymazsa BDS Boston’dan adından BDS kısaltmasını çıkarmasını talep ediyor.
BDS Ulusal Komitesi, BDS Boston’a mektubunda kendisiyle çelişiyor. Komite, “uluslararası hukuk” doğrultusunda “silahlı mücadele de dahil olmak üzere tüm araçlarla direnişi” desteklediğini iddia ediyor. Ancak aynı komite, ABD emperyalizminin, kapitalizmin ve Siyonizm’in teröründen (https://web.archive.org/web/20220805195057/https://jisrcollective.com/pages/can-a-liberated-palestine-coexist-with-us-imperialism.html) açıkça bahsetmeyi göz ardı ediyor. Çünkü BDS Ulusal Komitesi, ABD Temsilciler Meclisi üyeleri ve emperyalist politikalara bağlı Liberal Siyonist ağlara bel bağlamış vaziyette. “Tüm araçlarla direnişi” desteklemek şöyle dursun “bütün formlarda direnişi” seçen Filistinlilere verdiği destekten ötürü Boston Haritalandırma Projesi üzerinde baskı kuruyor.
Aşağıdaki alıntı, Haritalandırma Projesinin polislik faaliyetleri ve imparatorluk (ABD) ile ilgili zulüm ve baskı ağlarını analiz ettiği (haritalarında da görüldüğü gibi) yedi makalesinden birinden:
“ABD polisini tüm düzeylerde beyaz üstünlükçü, topluluklarımızda yeri olmayan kolonyal kurumlar olarak görüyoruz. İşbirlikçiliğe direnmeyi, toplulukların kendi kendini savunmasını ve tüm formlarda direnişi destekliyoruz.”
–Siyonizm, Polislik Faaliyetleri ve İmparatorluk (ABD)” adlı makaleden alıntı. (https://mapliberation.org/articles/zionism_policing.html)-
Bu hiç de az rastlanan bir düşünce değil. Louis Allday şunları yazdı: “Uluslararası hukukun ne dayattığından bağımsız olarak Filistinliler, kendilerine karşı süren kolonizasyon ve zulme karşı temel bir ahlaki hak olarak silahlı direnişi ellerinde bulunduruyorlar. Bu hak tanınmalı ve desteklenmelidir.” (https://www.ebb-magazine.com/essays/the-palestinians-inalienable-right-to-resist)
Hiç şüphe yok ki şehit Naci el Ali, ikonik figürü Hanzala’nın, direnişin tüm formlarını destekleyen Hanzala’nın, BDS Ulusal Komitesinin normalleşmeciliğine, Siyonist toprak hırsızlığı ve katliamlarına karşı koyamamasına kuvvetli biçimde karşı çıkacak Hanzala’nın BDS Ulusal Komitesi tarafından alçakça kullanılmasına itiraz ederdi.
“Bu… Boston’da sizi, Filistin’de bizi, ABD’de ve dünya genelinde pek çok kişiyi direkt daha fazla zulüm ve baskıya açık hâle getiriyor.”
-BDS Ulusal Komitesinin BDS Boston’a yazdığı sızan mektuptan alıntı-
Şu mutlaka anlaşılmalıdır ki BDS Ulusal Komitesinin eylemleri, direnişi diasporanın ve uluslararası dayanışma gruplarının desteğinden izole etme girişimleridir. BDS Ulusal Komitesi, neyin meşru direniş olduğuna karar veren bir çeşit hakem gibi davranarak Siyonist varlığın Filistin’deki 6 STK’yı terörizm suçlamasıyla hedef almasını yansıtıyor. (https://web.archive.org/web/20220928215957/https://jisrcollective.com/pages/insidious-normalization-the-case-of-the-6-ngos.html) Komite, bu tür iddiaları baskı kurma ve meşruiyet sarsma yolu olarak öne sürüyor. Eninde sonunda komite, diasporanın “barışçıl” biçimde RBF ağlarının J Street ajandasını destekleyici rolleriyle aynı çizgiye gelmesini istiyor.
7. Taktik: Bütün Yükü Üstlenen Taban Örgütlenmelerini Harcamak
37 ABD Temsilciler Meclisi üyesinin, Haritalandırma Projesine federal soruşturma başlatması için FBI’a çağrı (https://web.archive.org/web/20220706105323/https://www.clevelandjewishnews.com/jns/37-members-of-congress-send-letter-urging-investigation-into-boston-bds-map/article_76fcd84f-1467-5e4f-b98e-922e5e71059d.html) yaptığı gün, BDS Ulusal Komitesi, devrimci Boston Haritalandırma Projesini kınadı. Yayınladıkları demeçte iki partiden Temsilciler Meclisi üyeleri şunları söyledi: “Bu haritanın BDS hareketi destekçileri tarafından haritada adı geçen kişi ve birimlere şiddet içeren saldırılar gerçekleştirmek için bir rehber olarak kullanılabileceğinden korkuyoruz.” Ayrıca federal hükümetten “listede yer alan hedefler için güvenlik önlemlerini artırmalarını ve projenin daha fazla yayılmasını engellemek için sosyal medya şirketleri ve internet sağlayıcılarla çalışmalarını” talep ettiler. BDS Ulusal Komitesi, komitenin J Street’e yaranmaya çalışan BDS vizyonunu bir biçimde ortaya koyanları harcadığı bir kınama yayınlayarak ABD Temsilciler Meclisi dahilinde hem AIPAC’in hem de J Street’in çıkarlarını temsil eden Siyonistlerin çabalarına verdiği önemi gösteriyor.
Çarpıcı bir benzerlikle, Şubat 2021’de BDS Ulusal Komitesi, BDS Avrupa Forumunda, tam da Samidoun’un Siyonist varlık tarafından terörist ilan edildiği gün, Palestine Action ve Samidoun’u kınama fırsatı buldu. BDS Ulusal Komitesi, Samidoun’a yönelik bu baskının politika hâline gelmesine hiç savaşmaksızın izin vermekle kalmadı; Samidoun üzerinde kurulan baskıları ve dahi hem Filistin içinde hem de Filistin dışında Samidoun bağlantılı örgütleyicilere karşı baskıları körükledi. Sekiz ay sonra, ekimde 6 Filistinli STK, Siyonist varlığın savunma bakanı Benny Gantz tarafından terörist ilan edildi.
BDS Ulusal Komitesi tarafından konferans katılımcılarına sunulan notlar, komitenin hareket içindeki bölücü/ ayrıştırıcı rolünü örnekler nitelikteydi. Konferanstaki oturumunda BDS Ulusal Komitesi, kendi kendine birtakım farazi sıkça sorulan sorular sordu ve bunları cevapladı: “BDS Ulusal Komitesi neden daha fazla dayanışma bildirileri yayınlamıyor?” Komite bunu “Şiddet karşıtlığına bağlılıkları” ile açıkladı. Bu oturum, BDS Ulusal Komitesinin örgütlerle birebir görüşmeler yapıp onlara Samidoun’dan uzak durmaları yönünde ısrar etmesinden sonra gerçekleşti. Komite, Samidoun’u öcü gibi göstererek örgütleri Samidoun ile stratejik ittifaklar kurmamaları amacıyla korkutmak için genellikle Samidoun’dan “S grubu” şeklinde bahsediyor.
BDS Ulusal Komitesi, ilkeli grupları hareketin tamamından yabancılaştırma gayretleri içinde ironik biçimde kendi kendini izole ediyor. Örneğin konferansta komitenin bahsettiği noktalardan biri şu:
“Samidoun açıkça silahlı direnişi destekliyor; bunu yapma hakları var ama BDS ile bir bağlantıları olmadan. Bu yüzden bizim onlarla herhangi bir ilişkimiz yok ve tüm BDS gruplarından Samidoun ile herhangi bir organizasyon faaliyetine girmemelerini talep ediyoruz.”
BDS Ulusal Komitesi bağlı olduğu, yaslandığı Liberal Siyonist ağların emriyle böyle kınamalarda bulunduğunda Filistinlilerin yaşamlarını tehlikeye atıyor.
Komite, ilkeli grupları birbirlerinden izole ederek Filistinli örgütleyicileri hem global olarak hem de Filistin dahilinde artan baskılara açık hâle getiriyor. BDS Ulusal Komitesinin Filistinli örgütler karşıt saldırılar altındayken örgütlere destek olmaktaki başarısızlığı, rastgele ortaya çıkmış, diyalog yoluyla çözülebilecek bir problem değil. Bu, kendini yineleyen ve BDS Ulusal Komitesinin Filistin mücadelesine liderlik etmekteki derin politik başarısızlıklarına işaret eden bir örüntü.
Siyonist hedef almaların ortasındaki Filistinli örgütlere saldırmak, Filistinlileri ve müttefiklerini politik ağların emriyle harcamanın örüntüsüdür. BDS Ulusal Komitesi, bu kritik dönemde Boston Haritalandırma Projesini desteklemek yerine Filistin kurtuluş hareketinin düşmanlarının projeye yönelttiği karalama kampanyasına, projenin gücünün bir kanıtı olan kampanyaya katıldı.
BDS Ulusal Komitesinin Global Baskı ve Zorlama Tarihi
Bahsedilen taktikler, aşağıda Jisr Collective ile paylaşılan tanıklıkları kavrayabilmek açısından oldukça önemli. BDS Boston ve Boston Haritalandırma Projesi bağlamında genel hatlarıyla anlatılan bu taktikler, taktiklerin boykot düzenleyen diğer bölgelerde de kullanılışının tarihiyle kanıtlanıyor. Bu taktikleri öğrenmek, tüm taban örgütleyicileri için hareketin önünü tıkamaya, örgütleri ve bölgeleri birbirlerine yabancılaştırmaya çalışan herhangi bir normalleşmeci yapıyı proaktif biçimde teşhis edebilmek için elzemdir. Tüm bu taktikleri, Filistinlileri kendi politik çıkarları için manipüle eden Liberal Siyonist fon sağlayıcı kuruluşlarla ilişkileri ile birlikte tartışmayı sürdürmek, herkesin yararınadır.
Kanada:
2020 sonlarında BDS Ulusal Komitesi, Kanada BDS Koalisyonunu hedef aldı çünkü Samidoun, Kanada BDS’in web sitesinde koalisyonun “dostları” arasında listelenmişti. BDS Ulusal Komitesi, BDS Kanada’dan Samidoun’u web sitesinden silmesini talep etti. BDS Ulusal Komitesi, tıpkı BDS Boston’a mektubundaki gibi, Kanada BDS Koalisyonuna mesajında da “Samidoun’un BDS hareketinin yönergesiyle uyumlu olmadığı” ve “BDS hareketinin rolü ve yetkisiyle bağdaşmadığı” iddialarında bulundu.
Nisan 2021’de BDS Ulusal Komitesi tarafından BDS Kanada’ya gönderilen bir mektuba Jisr Collective erişti. Mektup, BDS Boston’a gönderilen mektubun dilini ve retoriğini neredeyse harfi harfine yansıtıyor. Ayrıca mektupta “hukuk savaşı” ve “Filistinlilerin daha fazla zulüm ve baskıya açık hâle gelmesi” kalıpları tekrarlanarak örgütleyiciler kurtuluş ve direniş ile ilgili ilkeli pozisyonlar almamaları için korkutulmaya çalışılıyor. BDS Ulusal Komitesi, tıpkı BDS Boston’a yaptığı gibi BDS Kanada Koalisyonunu da tehdit ederek koalisyondan adından “BDS” kısaltmasını çıkarmasını talep ediyor.
BDS Ulusal Komitesi, tıpkı BDS Boston’a yaptığı gibi Kanada BDS Koalisyonuna tehdidinin ardından Kanada BDS Koalisyonuna yönelik kamuya açık bir kınama yayınladı. Kınama şu anda Ulusal Komitesi tarafından yönetilen BDS web sitesinin en üst kısmında yer alıyor. (https://bdsmovement.net/get-involved/join-a-bds-campaign) Dünyanın herhangi bir yerinde bir BDS kampanyasına katılmakla ilgilenebilecek herhangi bir kişi, Kanada BDS Koalisyonunun BDS Ulusal Komitesi tarafından kabul edilmediğine dair bir mesajla karşılanıyor.
Kanada’nın daha az değil çok BDS’e ihtiyacı var ve BDS Ulusal Komitesi, Siyonizm’e karşı yükselen direnişin önüne set çekiyor. BDS Ulusal Komitesinin Kanada BDS Koalisyonuna karşı eylemleri koalisyonun zayıflamasına ve küçülmesine hizmet etti. BDS Ulusal Komitesi, Kanada’da BDS hareketini güçlendirmek şöyle dursun, parçaladı.
Lübnan:
Lübnan’da devrimci örgütleyici, eğitimci ve entelektüel Samah Idris’in (https://samidoun.net/2021/11/georges-abdallahs-message-from-french-prisons-to-samah-idriss-in-beirut/) çabalarıyla CBSI – Campaign to Boycott Supporters of “Israel” oluşturuldu. Samah Idris, işgalin 2002’de Cenin’de yaptığı katliamlardan sonra kampanyayı inşa etmeye başladı. Kampanyanın amacı, BDS Ulusal Komitesinin aksine Siyonist varlığın destekçilerini boykot etmek; kampanyanın boykot kriterleri BDS Ulusal Komitesinin kısa “BDS listesi”nden çok daha etraflı; normalleşmeyi, işgalin suç ortağı şirketlerden hisse almayı, Siyonist “hayır kurumlarına” bağış yapmayı ve işgal güçlerine katkı sağlamayı da kapsıyor.
“Filistin silahlı direnişi ve onun politik partileriyle bağlantılı olmak asla bir utanç nedeni ya da baskı ve engelleme için bir meşruiyet kaynağı değildir.
Bir örnek de Lübnan’da. Campaign to Boycott Supporters of “Israel” kurucu üyesi Samah Idriss şunları kaydediyor: ‘Boykot, silahlı direnişi de kapsayan topyekun direnişin bir parçasıdır. Silahsız ve silahlı, iki direniş formu birbirini tamamlayıcıdır ve birbirinden ayrı görülmemelidir.”
-Khaled Barakat,Uphold Palestinian Struggle in all its Forms (https://electronicintifada.net/content/uphold-palestinian-struggle-all-its-forms/30951)
Electronic Intifada
Kendini BDS Ulusal Komitesi kurucusu ilan etmiş bulunan ve PACBI kurucularından Omar Barghouthi, Lübnan’daki CBSI’dan “İşgal altındaki Filistin dışında organize edilmiş ilk ve en önemli halk kampanyası… 2005’teki Filistin sivil toplumunun çağrısından bile öncesine dayanıyor,” Şeklinde bahsediyor. Ve buna rağmen BDS Ulusal Komitesi, CBSI tarafından güçlü biçimde desteklenen (https://twitter.com/BoycottCampaign/status/1540184230247940096) Boston Haritalandırma Projesini izole etmeye çalışıyor.
Güney Afrika:
2015’te BDS Ulusal Komitesi sekreterliği, BDS Güney Afrika’ya bir mektup yazarak Filistinli özgürlük savaşçısı Leyla Halid’in Güney Afrika’ya davetini iptal etmesini istedi. Komitenin iddiası bu davetin “global olarak BDS hareketine zarar vereceği” ve “BDS karşıtlarına altın fırsatlar sunacağı”ydı.
Aşağıdaki dil, BDS Ulusal Komitesinin yakınlarda Boston ve Kanada’daki örgütleyicilere karşı kullandığı dili de yansıtıyor:
“BDS şiddetsiz bir direniş ve dayanışma stratejisidir. Bu strateji başka bir stratejiyle değiştirilemez; sürdürülebilir şekilde büyümenin devam edebilmesi, etik olarak tutarlı ve ilkeli bir insan hakları hareketi olma iddiasının devam edebilmesi için bu stratejinin sabitliğini sürdürmesi gereklidir. Bu, kimliğimizin temel bir yönüdür; anaakım liberal kesimin büyük bir kısmını ve BDS’in taktik olarak etkisini idrak eden daha radikal kesimleri kazanmamızı sağlamıştır.
(…)
3) Leyla Halid ve onun temsil ettiği mücadele formunu (ve onun siyasi partisini) kritik ve temel şekilde birbirlerinden ayrı oldukları hâlde BDS hareketi ile birleştirmek global BDS hareketine zarar verir ve hareketin karşıtlarına bu birleştirmeyi sömürmeleri, Leyla Halid’in çeşitli meselelerdeki BDS ile ilgisiz görüşleri temelinde BDS ile ilgili varsayımlarda bulunmaları için altın fırsatlar sunar.”
-BDS Ulusal Komitesinin BDS Güney Afrika’ya mektubundan alıntı-
Komitenin mektubu hareketin ilkeli üyeleri tarafından daima reddedilen insan hakları ve uluslararası hukuk çerçevesi temeline dayanıyor. (https://web.archive.org/web/20220928212553/https://jisrcollective.com/pages/open-society-strategy.html) Ezilenler, sömürülenler kendilerini sömürenlerden “hak” dilenmek zorunda değildir; ezilen hakkını gereken her şekilde güç kullanarak alır, tıpkı bu haklar kendisinden güç kullanılarak alındığı gibi.
BDS Güney Afrika, BDS Ulusal Komitesinin taleplerini kabul etmedi, Leyla Halid’in ziyareti gayet başarılı geçti; BDS Güney Afrika bölündü ve Africa4Palestine adını alarak yeniden inşa edildi.
New York:
Bugün Within our Lifetime (https://wolpalestine.com/) adıyla tanınan New York City Students for Justice in Palestine (NYC SJP) 2015’teki ulusal SJP konferansı için ABD kampüslerinde bir örgütlenme taktiği olarak BDS’e aşırı bağımlı olunmasına dair “En Yüksekteki Strateji BDS” başlıklı bir eleştiri yazdı. (https://web.archive.org/web/20221024070147/https://nycsjp.wordpress.com/2015/10/04/the-bds-ceiling/)
BDS Ulusal Komitesi, New York’taki örgütleyiciler tarafından iyi niyetle yazılmış ve esasında daha çok BDS çağrısı yapan bu eleştiriye yanıt vermek yerine Gazze’deki komite temsilcileri aracılığıyla öğrenci gruplarını NYC SJP’ye sırt çevirmeleri için kandırdı. BDS Ulusal Komitesi, Gazze’deki politik öğrenci bloklarına Arapça olarak yanıltıcı mesajlar göndererek öğrencileri “Amerikalı bir grup, BDS’e saldırıyor” şeklinde manipüle etti ve öğrencilere NYC SJP karşıtı bir açıklama imzalattı.
Dil engelini kasten bir manipülasyon aracı olarak kullanan Komite, Gazze’deki öğrencilere ne konuyla ilgili daha fazla açıklama yaptı ne de NYC SJP tarafından yazılan BDS eleştirisinin Arapça çevirisini sundu. Sonradan Komite tarafından yazılan yanıtsa yalnızca İngilizce olarak paylaşıldı ve Arapçaya çevrilmedi.
“Ve bugün Filistin dışındaki Filistin kurtuluş hareketinin karşı karşıya olduğu en büyük engellerden biri tam da buradadır: Neredeyse yalnızca BDS’e odaklanılması, ABD’deki dayanışma örgütleyicileri arasında BDS’in en yüksekteki strateji hâline gelmesiyle sonuçlandı. Bu durum başka pek çok sorunu da beraberinde getirdi; BDS’i kullanılması gerektiği gibi kullanmadan BDS çerçevesine yapışıp kalma ısrarıyla bilinçsiz biçimde oluşturulan sorunlar. – BDS alet kutusundaki aletlerden biridir, alet kutusunun kendisi değil. Bu eleştiri, BDS ya da BDS organizasyonları ile bir polemik değil Filistin dayanışma organizasyonlarının bugün kendilerini nerede buldukları ve BDS’in kendisini nasıl Filistin dayanışma örgütlerinin tüm stratejisi olarak ilan ettiği ile ilgili bir analizdir.”
-NYC SJP’nin BDS’e yönelik “En Yüksekteki Strateji BDS” eleştirisinden alıntı-
BDS Ulusal Komitesinin NYC SJP’nin BDS’e “saldırısını” kınadığı ve tüm Filistin politik hareketlerinin öğrenci blokları tarafından çevrimiçi olarak imzalanan –sonradan pişman olduklarını ifade ettiler- açıklama hâlâ BDS web sitesinde duruyor. (https://bdsmovement.net/news/palestinian-student-groups-gaza-respond-attacks-bds-%E2%80%9Cnyc-sjp%E2%80%9D)
Gazze:
Durumun aslını öğrenen Gazze’nin sol gruplarından İlerici Öğrenci İşçi Cephesi, açıklamadan desteğini çekti ve NYC SJP’ye desteğini beyan etti. (https://pflp.ps/english/2015/10/09/clarification-by-progressive-student-labor-front-on-statement-by-gaza-students-on-bds) Ancak BDS Ulusal Komitesi bu değişimleri yok saydı. İlerici Öğrenci İşçi Cephesinin zorla alınmış “onayı” hâlâ BDS web sitesinde duruyor. NYC SPJ yayınladığı bir açıklamayla İlerici Öğrenci İşçi Cephesi ile dayanışmasını ifade etti. (https://wolpalestine.com/statements/our-debate-like-our-struggle-knows-no-borders/)
Gazze İlerici Öğrenci İşçi Cephesinin açıklaması BDS Ulusal Komitesinin saldırı girişimini boşa çıkardı; ancak o dönemde diasporanın dayanışma ve taban örgütlenmeleri, yakınlarda BDS Ulusal Komitesi tarafından Boston’daki örgütleyicilere yapılan saldırıya verdiği şekilde bir cevap vermemişti çünkü o süreçte toplum genel olarak birliği korumak istiyordu. Ancak bugün, neredeyse 10 yıl sonra şu âşikar oldu ki BDS Ulusal Komitesinin gerçek bir birlik gibi bir kaygısı yok ve Gazze ile diasporayı birbirinden ayırma rolüne çok daha istekli.
2019’da BDS Ulusal Komitesi, sahada normalleşmenin tanımına dair varılmış fikir birliğinden uzaklaşarak yeniden Gazze’deki boykot hareketini dışladı. Sanatçı Hamza Namira’nın bir giriş izniyle Batı Şeria’ya yaptığı ziyaret normalleşme olarak değerlendirildi çünkü işgal altındaki topraklara gezi yapmak için işgal tarafından verilen vize, Siyonist varlığın fiilen tanınmasıdır. (https://www.facebook.com/BDSmovementarabic/posts/2497382980490376) BDS Ulusal Komitesi, pozisyonunu tekrar etti ve Gazze merkezli Boycott Campaign – Palestine’ın (BCP) “BDS hareketiyle hiçbir ilgisi olmadığını ilan etti.”
BCP, Şubat 2015’te Gazze’de kuruldu. Siyonist varlıkla birlikte yaşamı ve normalleşmeyi reddeden BCP, Filistin genelinde faaliyet gösteriyor ancak en aktif olduğu yer Gazze. BCP, Filistin ve müttefiklerini mücadele dahilinde işgalci varlığı tanımayı reddederek net ve ilkeli bir normalleşme karşıtı duruş sergilemeye davet ediyor. George Habash, normalleşmeci Filistin Yönetimi altındaki topraklar da dahil olmak üzere işgal altındaki topraklara ayak basmayı reddetti, Siyonist varlık geçiş izni sunmasına rağmen.
BDS Ulusal Komitesi, BCP’den defalarca adını değiştirmesini talep etti, muhtemelen “boykot” sözcüğünün çıkarılması için. Mart 2022’de BDS Ulusal Komitesi üyelerinden ve genel koordinatör Mahmoud Nawajaa, Facebook sayfasında Gazze’deki BCP’nin “hiçbir biçimde boykot hareketi ile ilgili olmadığını” yazdı. Mayıs 2021’deki Birlik İntifadasının coğrafi ayrılığa rağmen yükselttiği birliğe uymayan sözler. Haziran 2022’de BCP, BDS Ulusal Komitesinin utanç verici kınama açıklamasının aksine Boston Haritalandırma Projesine güçlü biçimde destek verdiğine dair bir açıklama yayınladı. (https://paltoday.ps/ar/post/448819/%D8%AD%D9%85%D9%84%D8%A9-%D8%A7%D9%84%D9%85%D9%82%D8%A7%D8%B7%D8%B9%D8%A9-%D9%88%D9%85%D9%86%D8%A7%D9%87%D8%B6%D8%A9-%D8%A7%D9%84%D8%AA%D8%B7%D8%A8%D9%8A%D8%B9)
Britanya:
Jisr Collective’in elde ettiği belgelerde görülen BDS Ulusal Komitesinin şube toplantılarında Palestine Action’a karşı yaptığı karalamalar komitenin toksik ve çelişkili doğasını ortaya koyuyor.
Komite, Palestine Action tarafından Siyonist varlığın en büyük silah (öncelikli olarak drone) üreticilerinden “İsrailli” silah geliştirici Elbit Systems’a karşı yürütülen kampanyayı (https://web.archive.org/web/20221125025834/https://www.palestineaction.org/stop-elbit/) kınadı ve tasdik etmediğini açıkladı. Komitenin 2020’deki iddiasına göre Palestine Action’ın taktikleri BDS’i “kriminalize edebilir”di. Palestine Action, hem sahadaki Filistinlileri hem de Küresel Güney’deki insanları öldüren pek çok ekipmanı imha etti. (https://www.ebb-magazine.com/essays/palestine-action-resisting-imperialism-from-within)
2021’e gelindiğinde Palestine Action kayda değer biçimde büyüyüp gelişirken BDS Ulusal Komitesinin Ramallah’taki normalleşmeci liderleri karalamalarına devam ediyordu. Şubat 2021’de BDS Avrupa Forumunda BDS Ulusal Komitesi, “Ana taktik olarak ahlaksızca mülkiyete zarar vermenin asla BDS adıyla yan yana gelemeyeceğini” söyledi.
BDS Ulusal Komitesine göre taban örgütlenmeleri harcanabilir. Palestine Action’ın yaklaşık 50 üyesi tutuklandı; buna rağmen fabrika ablukalarını, çatı işgallerini ve fabrikaya izinsiz girerek Elbit makinelerine zarar vermeyi kapsayan eylemlerini tekrar tekrar yaptılar ve büyük başarılar elde ettiler örneğin Elbit’in Londra’daki merkez fabrikasını kapattırdılar. (https://www.palestineaction.org/london-hq-shut/)
Palestine Action, Oldham’daki Elbit fabrikasını kapattırdığındaysa BDS Ulusal Komitesi, bunu hareketin başarısıymış gibi öne çıkarma fırsatını değerlendirdi ve tabii ki Palestine Action adını kullanmadı. (https://bdsmovement.net/news/elbit-factory-sale-another-step-end-israeli-apartheid) Komite bunu “Apartheid’ı bitirmeye doğru giden bir adım” şeklinde tanımladı ki bu başarı Komite tarafından uzun zamandır “kriminal” olduğu gerekçesiyle kınanan direkt eylem yoluyla elde edildi.
Fransa:
Collectif Palestine Vaincra (Filistin Kazanacak Kolektifi) Samidoun ile bağlantılı bir Fransız organizasyonu. (https://palestinevaincra.com/) Kolektif, Siyonistlerin (https://samidoun.net/2022/02/interview-attacks-and-defamation-against-the-collectif-palestine-vaincra-target-the-entire-palestine-solidarity-movement/) saldırılarının yanı sıra Avrupa’nın en uzun süredir hapiste olan politik tutsağı (https://samidoun.net/2022/03/2-april-2022-international-day-for-the-liberation-of-georges-abdallah/) Lübnanlı özgürlük savaşçısı Georges Abdallah’ı (https://samidoun.net/category/campaigns/georges-abdallah/) hapiste tutmaya devam eden Fransız hükümetinin saldırılarının da hedefi oluyor.
Collectif Palestine Vaincra (CPV) 2019’da kuruluş sürecinde herhangi bir sorun yaşamadan BDS Fransa ile birlikte çalıştı. Ancak aniden BDS Ulusal Komitesi, BDS gruplarına CPV’yi asla desteklememeleri talimatını verdi. CPV için destek açıklamaları BDS Fransa’nın web sitelerinden kaldırıldı. Komitenin CPV’ye yönelik tavrını protesto amacıyla Marsilya, Paris ve Toulouse’daki dayanışma grupları adlarını değiştirdi.
Mart 2022’de CPV ve Comité Palestine Action (https://www.comiteactionpalestine.org/word/) asılsız antisemitizm suçlamalarıyla Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından yasaklandı. ((https://samidoun.net/2022/04/macron-bans-the-collectif-palestine-vaincra-an-extremely-serious-attack-on-the-palestine-solidarity-movement/) Yasağın ardından CPA (Comité Palestine Action) “CPV’nin Dağıtılmasına Karşı Birlik”i kurdu. BDS Ulusal Komitesi ve BDS Fransa, yasaktan sonra bu iki grubu desteklemek yerine bu durumu üyelerini iki gruba destekten resmi olarak men etmek için bir fırsat olarak kullandı.
BDS Ulusal Komitesinin dayanışma gruplarına CPV ve CPA’ye destek vermemeleri yönündeki talimatı bir kez daha BDS Ulusal Komitesinin Boston Haritalandırma Projesini kınamasına ve tabii ki BDS Kanada Koalisyonuna, BDS Güney Afrika ve desteğe ihtiyaç duyulan dönemlerde saldırmayı seçtiği diğer gruplara yaptıklarına benziyor.
Bu noktada BDS Ulusal Komitesi, durduğu yeri bir kez daha netleştirdi: Komite, yoldaşları en çok yerel desteğe ihtiyaç duyduğunda yoldaşlarını korumak için savaşan organizasyonları azletmek için büyük bir istek duyuyor.
Mayıs 2022’ye gelindiğinde Fransız mahkemeleri, Filistin dayanışma gruplarına getirdiği yasağı kaldırdı. (https://electronicintifada.net/blogs/ali-abunimah/court-overturns-french-ban-palestine-solidarity-groups) Yasağın kaldırılmasının zeminini CVP’ye diğer Filistin yanlısı organizasyonlardan, sendikalardan ve siyasi partilerden gelen büyük destek ve 12.000’e yakın imza verilen dikekçe hazırladı. (https://samidoun.net/2022/04/over-10000-people-sign-on-to-support-the-collectif-palestine-vaincra-as-mobilization-continues-in-toulouse-and-internationally/)
Avustralya:
2021’de Queer ve Filistinli toplulukların üyeleri, Melbourne Queer Film Festivaline karşı, “İsrail” fonuyla çekilmiş “The Swimmer” (https://www.acmi.net.au/whats-on/melbourne-queer-film-festival-2021/the-swimmer/) filminin festival programından çıkarılması (https://junkee.com/mqff-queer-palestinian-protest-pinkwashing/315828) için bir boykot kampanyası başlattılar. Toplulukların mobilizasyonu başarıya ulaştı, birkaç film yapımcısı filmlerini festivalden çekti ve Melbourne Queer Film Festivaline alternatif olarak düzenlenen anti-kolonyal film festivallerine verdi. Kampanyanın başarısında karşın, BDS Ulusal Komitesinin bir kolu olan PACBI, film bariz bir pinkwashing örneği olmasına rağmen filmin uygun bir boykot hedefi olmadığını iddia ederek kampanyayı iptal etmeye çalıştı.
PACBI, Melbourne’deki örgütleyicilere filmin “boykot edilebilir” olmadığını çünkü “Israel Film Fund’ın filme sağladığı fonun politik bir boyutu olduğuna dair bir kanıt bulamadıklarını” söyledi. PACBI, BDS Avustralya’ya Melbourne Queer Film Festivali lehine şeytanın avukatı rolünü oynadığı oldukça küstah bir mektup yazdı. Yerel aktivistler PACBI tarafından bilgisiz ve yanlış yönlendirilmiş şeklinde resmedildi.
PACBI, “BDS kampanyalarının kimliğe değil suç ortaklığına odaklandığını” söylüyor ve esasında filmin yeterince “İsrailli” olmadığını iddia ediyor. Bu yaklaşım oldukça sorunlu, çünkü bahsi geçen “kimlik,” meşru olarak tanınması sayesinde vahşi, soykırımcı, yerleşimci kolonyalizmini sürdüren yerleşimciye ait.
BDS Avustralya, örgütleyicilere bu kampanyayı hiçbir şekilde BDS ile ilişkili olarak tanımlamamalarını; kampanyanın Siyonistlerin “BDS hareketini yanlış tanıtmak” için “peşine takılabilecekleri” bir şey olduğunu söyledi.
Örgütleyiciler, normalleşme karşıtı kampanyanın bütünüyle iptali için gelen bu tepeden inme baskıya direndi. Bu olayda da tıpkı Gazze’de olduğu gibi normalleşme tanımı BDS Ulusal Komitesinin keyfinin istediği şekilde eğilip büküldü çünkü Komite, ABD diasporasında kendilerini “İsrailli” olarak tanımlayan Liberal Siyonist ağlara yaslanmış vaziyette. Dünyanın her yerindeki örgütleyiciler Siyonist rejime yönelik kültürel boykot çağrısına kulak verip özen gösterirken BDS Ulusal Komitesi ve kendisine bağlantılı gruplar tıpkı J Street’in teşvik ettiği gibi işgalci varlığı normalleştirmeye ve meşrulaştırmaya devam ediyor.
İspanya:
Benzer biçimde, 2020 yazında BDS Ulusal Komitesi, BDS Madrid örgütleyicilerini sıkıştırma girişiminde bulundu. Silahlı direnişi destekleyen bir konuşmacıya karşı çıktı, örgütleyicilere “BDS adını” suiistimal etmek suçlamasıyla zorbalık yaptı ve örgütleyicilerden kendileri tarafından “S Grubu” olarak adlandırılan Samidoun’a ve diğer silahlı direnişi savunanlara mesafelenmelerini talep etti.
BDS Madrid, 1 Temmuz 2020’deki ilhaka karşı bir protesto düzenlerken BDS Ulusal Komitesi sürece müdahale etti; insanların ayrılmasına, bölünmeye ve pek çok yeni organizasyonun ortaya çıkmasına yol açan kasti bir kaos yarattı.
Yukarıda anlatılan yereldeki süreçlere benzer biçimde BDS Ulusal Komitesi, Madrid’de de BDS yönergesiyle uyum, uluslararası hukuk ifadelerini ve tipik liberal STK ağları dilini kullandı. Madrid’deki ilkeli örgütleyicilerden de BDS Ulusal Komitesi tarafından hareketten uzaklaşmaları, adlarını değiştirmeleri talep edildi ve ilkeli örgütleyiciler sırf direnişe kararlı biçimde adanmışlıklarından ötürü harekete ve Filistinlilere zarar vermekle suçlandılar.
Sonuç: BDS Ulusal Komitesi, Filistinliler ve Kurtuluş Hareketi için Bir Tehlikedir
BDS Ulusal Komitesi ister bir kontrollü muhalefet formu olsun ister başlangıçta ilkeli bir hareketken Liberal Siyonistlerin elinde bozulmuş olsun, bu tartışmaya açık bir mesele. Net olan şu ki Komitenin kullandığı taktikler bölünmeye, güvensizliğe, kaosa, izolasyona ve komite dahilindeki Liberal Siyonist ve normalleşmeci paydaşların emirleriyle gerçek zarara neden olan başarısız bir stratejiyi açığa vuruyor.
Filistin kurtuluş hareketi, BDS Ulusal Komitesini Filistinliler ve Filistinlilerin müttefikleri için tehlikeli olarak tanıyor ve aşağıdaki gerekçelerden ötürü halkı BDS Ulusal Komitesi ile bağlantı ya da işbirliğine karşı uyarıyor:
- “İsraillilere” ve Siyonist fonlu kurumlara yakınlık
- STKlaşmayı güçlendirmede oynadıkları rol
- Kurtuluş dilinin aksine normalleşmeci dil kullanımı
- Toksik ve ayrıştırıcı örgütlenme kültürü
BDS Ulusal Komitesinin korkak pozisyonuna, gerici rolüne ve kurtuluş hareketiyle gittikçe alakasızlaşmasına karşın Palestinian Youth Movement’ın Haritalandırma Projesine destek mektubuna (https://palestinianyouthmovement.com/support-for-mapping-project) örgütler tarafından verilen imzalar, ileriye doğru gitmek için sıkı bir kararlılığı gösteriyor. BDS Ulusal Komitesi, on yılı aşkın süredir hareketi aynı sabit durumda tutarken BDS Boston ileriye taşıyor.
BDS Ulusal Komitesinin hakikatli olmayan eylemleri, havalı fakat yüzeysel akademik konferansları, çevrimiçi toplantıları Filistin topraklarının küçücük bir kısmını dahi kurtarmadı. Global dayanışma hareketleri, Filistin Yönetiminden ve BDS Ulusal Komitesinin meşruiyetini sağladığı STK ağlarından gelen normalleşmenin yükünü de sırtladı.
Bu, “Yeter!” demek için kolektif bir çağrıdır. İlkeli organizasyonlar, yozlaşmış fon sağlayıcıların emirlerine boyun eğmez; hareketlerini paha biçilemez Thawabet ve ilkeler rehberliğinde inşa ederler. Bu ilkeler onları doğal olarak birleştirir ve sorumlu, hesap verebilir kılar – ve Batılı emperyalist kurumlar nezdinde ne kadar prestijli olurlarsa olsunlar hiçbir organizasyon ya da birim, hesap verme zorunluluğundan kaçamaz!
Bu analiz, tüm organizasyonların Thawabet’i hatırlamaları ve ona bağlanmaları amacıyla sunulmuştur. Bu, tutsakların, şehitlerin ve ön saflardaki halkın yükseltip desteklediği hareketin bütünlüğünün korunması için gerekli bir adımdır. Diaspora, tutsakları, şehitleri ve ön saflardaki halkı seçtikleri direniş formlarından dolayı asla terk etmeyecek, her ne kadar BDS Ulusal Komitesi bunu yapmayı tercih etse de!
Her şehirde güç, Siyonistlerin korku çığırtkanlığının ve fon sağlayıcılarının şartlarına göre hareket eden Filistinli STKların ötesine bakabilen gruplar tarafından inşa ediliyor. Taban örgütleyicileri, kurtuluş stratejisi temelinde ve her formdaki direnişin destekleyicisi olarak boykotun devamlılığında direniyor ve işbirlikçilerin kendi statülerini güçlendirmek için yaslandıkları her tür normalleşme formunun şiddetle karşısında duruyor.