Kaynak: https://www.jewishvirtuallibrary.org/montagu-memo-on-british-government-s-anti-semitism
Çeviri: Erman Çete (@ermancete)
Çevirmenin notu: İngiliz emperyalizminin siyonizme desteğinin, İngilizlerin ‘Yahudi dostu’ olmalarından çok, antisemitik bir zeminden türediğine dair önemli bir belge. Filistin’de Yahudi yurdunun babası Lord Balfour’un iyi bilinen antisemitizmi, ABD ve Avrupa’da Yahudi düşmanlığı ile antikomünizm ve ‘toplumsal mesele’ arasındaki tarihsel bağı merak eden okur, şu çeviriyi de inceleyebilir.
Edwin Montagu’nun Mevcut (İngiliz) Hükümetin Antisemitizmine İlişkin Muhtırası – İngiliz Kabinesine Sunulmuştur, Ağustos 1917
Bu muhtıra için yukarıdaki başlığı seçtim, düşmanca bir anlamda değil, meslektaşlarımın sahip olabileceği antisemitik bir görüşle tartışmak için değil, antisemitizmin mantıklı insanlar tarafından benimsenebileceğini inkar etme arzusuyla değil, hatta Hükümetin kasıtlı olarak antisemitik olduğunu öne sürmek amacıyla bile değil; fakat Majestelerinin Hükümetinin politikasının antisemitik olduğu ve bunun sonucunda dünyanın her ülkesindeki antisemitler için bir toplanma alanı olacağı yönündeki görüşümü kayda geçirmek istiyorum.
Bu görüş, Lord Rothschild ile Bay Balfour arasındaki yazışmanın dün elimize geçmesiyle ortaya çıkmıştır.
Lord Rothschild’in mektubu 18 Temmuz, Bay Balfour’un cevabı ise Ağustos 1917 tarihini taşıyor. Korkarım ki protestom çok geç kaldı ve Lord Rothschild mektubu yazdığında ve ben Hükümetin bir üyesi olmadan önce Hükümet pratikte taahhütte bulunmuş olabilir, çünkü bu mektuptan önce bazı yazışmalar veya konuşmalar olduğu açıktır. Fakat Hükümetteki tek Yahudi Bakan olarak, meslektaşlarımın bana özgü olabilecek, fakat çok güçlü bir şekilde savunduğum ve fırsat bulduğumda ifade etmek için izin istediğim görüşlerimi dile getirme fırsatı verebileceğini hissediyorum.
Bu savaşın Enternasyonalizm için bir ölüm darbesi olduğuna ve gevşeyen Milliyetçilik duygusunun yenilenmesi için bir fırsat olduğuna kesinlikle inanıyorum, çünkü savaştan kaynaklanan toprakların yeniden dağıtımının az ya da çok ulusal temelde olması gerektiği çoğu ülkedeki çoğu devlet adamı tarafından zımnen kabul edilmekle kalmadı; ülkemizin, başka hiçbir ülkenin aynı derecede savunmadığı ilkeleri, amaçları ve uygarlığı savunduğunu ve geçmişte ne olursa olsun gelecekte de bu amaçlar ve özlemler için barışta ve savaşta yaşamamız ve savaşmamız gerektiğini ve yaşamlarımızı ve iş kollarımızı, bize meydan okunduğu zaman ve her zaman hazır olacak şekilde donatmamız ve düzenlememiz gerektiğini kavramayı da öğrendik. Bir örnek vermek gerekirse, en saf haliyle Milliyetçiliği tanımayan Politik Ekonomi bilimi, bundan sonra bu ulusal savunma ve güvenlik ihtiyacı ışığında yumuşatılacak ve incelenecektir. Savaş gerçekten de vatanseverliği siyasi düşüncenin ana motifi olarak haklı çıkarmıştır.
İşte bu atmosferde Hükümet, Filistin’de yeni bir vatanı olan yeni bir ulusun oluşumunu desteklemeyi önermektedir. Bu ulus muhtemelen Yahudi Ruslar, Yahudi İngilizler, Yahudi Rumenler, Yahudi Bulgarlar ve tüm ulusların Yahudi vatandaşlarından oluşacaktır – yaşadıkları son üç yılın bakış açılarını ve düşüncelerini, vatandaşı oldukları ülkelerle her zamankinden daha yakın bir şekilde birleştirdiği bir zamanda, bahsettiğim farklı ülkeler için savaşmış veya hayatlarını ortaya koymuş olanların hayatta kalanları veya akrabaları.
Siyonizm bana her zaman Birleşik Krallık’ın vatansever bir vatandaşı tarafından savunulamayacak muzır bir siyasi inanç olarak görünmüştür. Eğer Yahudi bir İngiliz gözlerini Zeytin Dağı’na diker ve İngiliz toprağını ayakkabılarından silkeleyip Filistin’deki tarımsal faaliyetlerine geri döneceği günü özlemle beklerse, bu bana her zaman İngiliz vatandaşlığıyla bağdaşmayan amaçları kabul etmiş ve Büyük Britanya’daki kamusal yaşamda pay sahibi olmaya ya da bir İngiliz gibi muamele görmeye uygun olmadığını kabul etmiş gibi görünmüştür. Bu inancı benimseyenlerin, Rusya’da Yahudilere yönelik kısıtlamalar ve özgürlüklerin reddedilmesinden büyük ölçüde etkilendiklerini her zaman anlayagelmişimdir. Fakat tam da bu Yahudilerin Yahudi Ruslar olarak kabul edildiği ve tüm özgürlüklerin verildiği bir zamanda, Siyonizmin İngiliz Hükümeti tarafından resmen tanınması ve Bay Balfour’un Filistin’in ‘Yahudi halkının ulusal yurdu’ olarak yeniden kurulacağını söylemeye yetkili kılınması akıl almaz görünüyor. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum ama sanırım bunun anlamı, Muhammediler [Müslümanlar] ve Hıristiyanların Yahudilere yol vermesi, Yahudilerin her türlü ayrıcalıklı konuma getirilmesi ve tıpkı İngiltere’nin İngilizlerle ya da Fransa’nın Fransızlarla olduğu gibi Filistin’le özel olarak ilişkilendirilmesi, Filistin’deki Türklerin ve diğer Muhammedilerin, tıpkı Yahudilerin bundan sonra Filistin dışında her ülkede yabancı muamelesi görecekleri gibi yabancı olarak kabul edilecekleri anlamına geliyor. Belki de vatandaşlık sadece dini bir test sonucunda verilmelidir.
Şu dört ilkeyi vurgulayarak ortaya koyuyorum:
- Bir Yahudi ulusu olmadığını iddia ediyorum. Örneğin, nesiller boyu bu ülkede yaşayan ailemin üyeleri, az ya da çok aynı dine mensup olmalarının ötesinde, başka herhangi bir ülkedeki herhangi bir Yahudi ailesiyle hiçbir görüş ya da arzu birliğine sahip değildir. Yahudi bir İngiliz ile Yahudi bir Mağribi’nin aynı ulustan olduğunu söylemek, Hıristiyan bir İngiliz ile Hıristiyan bir Fransız’ın aynı ulustan olduğunu söylemekten daha doğru değildir: yüzyıllar boyunca geriye doğru izlendiğinde, bir ırkın, kendine özgü bir şekilde uyarlanabilir bir ırkın yüzyıllar süren tarihi boyunca, belki de aynı ırktandırlar. Başbakan ve M. Briand, sanırım biri Galli diğeri Breton olarak çağlar boyunca akraba olmuş olabilirler, fakat kesinlikle aynı ulusa ait değiller.
- Yahudilere Filistin’in ulusal yurtları olduğu söylendiğinde, her ülke derhal Yahudi vatandaşlarından kurtulmak isteyecek ve Filistin’de mevcut sakinlerini kovan, ülkenin en iyilerini alan, dünyanın dört bir yanından gelen, yeryüzündeki her dili konuşan ve bir tercüman dışında birbirleriyle iletişim kuramayan bir nüfus bulacaksınız. Eğer gerçekten inşa edildiyse, Babil Kulesi’nin inşa edilmesinin sonucunun bu olduğunu her zaman anlamışımdır ve Siyonizm icat edilmeden önce Yahudiler tarafından yaygın olarak benimsenen, Yahudileri dağıldıkları ülkede bir ulus oluşturmak üzere geri getirmenin İlahi bir liderlik gerektireceği görüşüne karşı çıkmıyorum. En ateşli hayranları tarafından bile Bay Balfour’un ya da Lord Rothschild’in Mesih olabileceğinin öne sürüldüğünü hiç duymadım.
İddia ediyorum ki Britanyalı Yahudilerin yaşadıkları hayatlar, sahip oldukları hedefler, kamusal hayatımızda ve kamu kurumlarımızda oynadıkları rol, onları Britanyalı Yahudiler olarak değil, Yahudi Britanyalılar olarak görmeye hak kazandırmıştır. Her Siyonisti kendi isteğimle vatandaşlıktan çıkarırdım. Neredeyse Siyonist örgütlenmeyi yasadışı ve ulusal çıkarlara aykırı olduğu gerekçesiyle yasaklamak isteyeceğim. Fakat bir İngiliz Hükümetinden, tüm Yahudi yurttaşlarını kanunen olmasa bile ima yoluyla yabancı ve yabancılar haline getiren bir sonucu reddetmek için yeterli hoşgörüyü beklerdim.
- Filistin’in bugün Yahudilerle ilişkili olduğunu ya da onların yaşaması için uygun bir yer olarak görülmesi gerektiğini reddediyorum. On Emir Yahudilere Sina’da verilmiştir. Filistin’in Yahudi tarihinde büyük bir rol oynadığı doğrudur, fakat modern Muhammedilerin tarihinde de öyledir ve Yahudilerin zamanından sonra, Hıristiyan tarihindeki herhangi bir ülkeden daha büyük bir rol oynadığı kesindir. Tapınak Filistin’de olabilir ama Dağdaki Vaaz ve Çarmıha Gerilme de Filistin’deydi. Filistin’deki Yahudilerin diğer dinlere inananlarla eşit kolonize etme hakkına sahip olduğunu inkar etmem, fakat Filistin tarihinin belirli bir dönemine bağnaz ve dar bir bakış açısıyla yaklaşan ve Yahudiler için hakları olmayan bir konum talep edenlerin kabul edebileceği tek şey bana dini bir vatandaşlık testi gibi görünüyor.
Hafızam beni yanıltmıyorsa, dünyada şu anda orada kalan tüm nüfusu sürseniz Filistin’e girebilecek Yahudi sayısının üç katı kadar Yahudi var. Yani en fazla üçte biri geri dönecek ve geri kalanlara ne olacak? - Morning Post ve New Witness’ın(*) editörlerinin Siyonist olmasını kolaylıkla anlayabiliyorum ve İngiltere’de Yahudi olmayanların bu politikayı hoş karşılamasına hiç şaşırmıyorum. Cemaatimin, bazı insanların düşündüğünden çok daha fazla sevilmediğinin her zaman farkında oldum. Bu ülkenin ürünlerinden ve fırsatlarından sayısal olarak hakkımız olandan çok daha fazla pay alıyoruz. Genel olarak olgunluğa daha erken ulaşıyoruz ve bu nedenle kendi yaşımızdaki insanlarla adil olmayan bir şekilde rekabet ediyoruz. Birçoğumuz arkadaşlıklarımızda dışlayıcı ve tutumlarımızda hoşgörüsüz olduk ve İngiltere’de Yahudi olmayan birçok kişinin bizden kurtulmak istemesini kolayca anlayabiliyorum. Fakat Hıristiyan İngilizler arasında nasıl bir düşünce ve yaşam tarzı birliği yoksa, Yahudi İngilizler arasında da yoktur. Giderek daha fazla devlet okullarında ve üniversitelerde eğitim görüyoruz ve ülkemizin siyasetinde, ordusunda, kamu hizmetinde yer alıyoruz. Evliliklere karşı önyargıların yıkılmakta olduğunu düşünmek beni memnun ediyor. Fakat Yahudiler ulusal bir vatana sahip olduklarında, bizi İngiliz vatandaşlığı haklarından mahrum bırakmaya yönelik itici gücün muazzam bir şekilde artması gerekir. Filistin dünyanın gettosu haline gelecektir. Ruslar neden Yahudilere eşit haklar versin? Onun ulusal vatanı Filistin’dir. Lord Rothschild İngiliz ve yabancı Yahudiler arasındaki farka neden bu kadar önem veriyor? Tüm Yahudiler, büyük Filistin ülkesinin sakinleri olan yabancı Yahudiler olacaktır.
Talihli üçüncünün nasıl seçileceğini bilmiyorum ama Yahudi, hangi ülkeye ait olursa olsun, hangi ülkeyi severse sevsin, kendini hangi ülkenin ayrılmaz bir parçası olarak görürse görsün, kendisine yabancı olan ama Hıristiyan hemşerilerinin ona ait olduğunu söylediği insanlarla yaşamak ile ait olduğunu düşündüğü ülkede istenmeyen bir misafir olarak kalmak arasında bir seçim yapacaktır.
Bir Yahudi Alayının kurulmasından sonra Hükümetin bu adımı atmasına şaşırmadım ve Deniz Tümeninde yaralanan kardeşimin ya da Grenadier Muhafızlarında bulunan yeğenimin, kamuoyu tarafından ya da Ordu yönetmelikleri tarafından, çoğunlukla konuştuğu tek dil olan İngilizceyi anlamayan insanlardan oluşacak bir alayda subay olmaya zorlanacağını öğrenmeyi bekliyorum. Bu ülkedeki yabancı Yahudilerin orduda görev yapmaya zorlanmasına karar verildiğinde, dil zorluğu nedeniyle onları İngiliz alaylarına yerleştirmenin zor olduğunu gayet iyi anlayabiliyorum, fakat bunun nedeni Yahudi olmaları değil, yabancı olmalarıydı ve bir Yabancı Lejyonu kurulması bana doğru bir şeymiş gibi geliyor. Bir Yahudi Lejyonu, Yahudilerin diğer alaylardaki konumunu daha da zorlaştırır ve hiçbir ortak noktası olmayan insanları bir milliyete zorlar.
Edindiğim bilgilere göre, geçmişte büyük ölçüde düşman kökenli ya da doğumlu kişiler tarafından yönetilen ve bu yolla Yahudi yurttaşlarının özgürlüklerine, konumlarına ve hizmet olanaklarına ağır bir darbe indiren Siyonist bir örgütün isteklerini yerine getirmek için Hükümetten bir araç olmasının istendiğini hissediyorum.
Lord Rothschild’e, Hükümetin Filistin’deki Yahudilere, bu ülkenin diğer dini inançlara sahip sakinleriyle eşit bir şekilde yerleşme ve yaşama özgürlüğü sağlamak için elinden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğunu söylemek isterim. Hükümetten daha ileri gitmemesini rica ediyorum.
E.S.M.
23 Ağustos 1917
(*) Antisemitik ve antikomünist yayınları ve yazarları ile tanınan gazeteler. Daha sonra muhafazakâr Daily Telegraph tarafından satın alınan Morning Post’ta, nazizmin dünya gündemine tekrar soktuğu, Rus yazar Sergey Aleksandroviç Nilus tarafından yazılan uydurma Siyon Liderlerinin Protokolleri tefrika edilmişti. Gazetenin bir başka vukuatı da, Hindistan’daki Amritsar Katliamı’nın İngiliz komutanı Reginald Dyer için bağış toplaması ve onu ‘İmparatorluğun Koruyucusu’ ve ‘Hindistan’ı kurtaran adam’ olarak ilan etmesidir. (ç.n.)