Hasan Illaik
The Cradle
9 EKim 2023
Çeviri: Erman Çete – @ermancete
Batı Asya, şu anda şiddetli çatışmalarla boğuşan Gazze Şeridi ve güney İsrail’in çok ötesine uzanacak büyük çaplı bir savaşa doğru gidiyor olabilir.
Hamas’ın 7 Ekim’de şafak vakti gerçekleştirdiği “El Aksa Tufanı Operasyonu” şimdiden yüzlerce İsrail askeri ve yerleşimcinin öldürülmesine, yaklaşık 200’ünün yakalanmasına ve İsrail’in övülen caydırıcılığının yok edilmesine yol açtı.
Savaşın farklı sınırlara ve alanlara yayılıp yayılmayacağı tamamen İsrail’in önümüzdeki günlerde ve haftalarda ne yapıp yapmayacağına bağlı. Tahmin edilebileceği üzere –ABD ve AB’nin de sıkı bir şekilde arkasında durduğu– Tel Aviv, Hamas ve Filistin İslami Cihad (PIJ) direniş hareketlerini ortadan kaldırmak için Gazze Şeridi’nde askeri bir operasyon başlatarak işe başladı.
Başta ABD Başkanı Joe Biden ve Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron olmak üzere bir dizi Batılı devlet başkanıyla yapılan istişarelerin ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yaptığı açıklamada Batılı müttefiklerinin Gazze’deki Filistin direnişini ortadan kaldırması için İsrail’e tam serbesti tanıdığını teyit etti.
Batılı başkentler, Instagram’a yakışır bir telaş içinde, Paris’teki Eyfel Kulesi’nin İsrail bayrağının renkleriyle ışıklandırılmasından Brüksel’deki Avrupa Komisyonu merkezinde göndere çekilmesine kadar savaş tamtamları çalmaya başladılar bile.
Halkın duygularını harekete geçirmeye yönelik bu jestler Mart 1996’da Batı ve müttefiklerinin Şarm El-Şeyh’te sözde ‘terörle mücadele’ için bir araya geldiği olayları anımsatıyor. Amaçları terörü durdurmak değil, Filistin ve Lübnan’daki direnişi yok etmekti. Bu konferans, İsrail’in bir ay sonra Lübnan’a ‘Gazap Üzümleri Operasyonu’ başlatması için yeşil ışık oldu. Bu askeri fiyasko Hizbullah’ın puan kazanması, ülke içindeki rolünü artırması ve direniş grubunun İsrail saldırılarına karşı Lübnanlı bir koruyucu haline gelmesiyle sonuçlandı.
Geçtiğimiz hafta sonu İsrail bir kez daha Batı’nın tüm dikkatini üzerine çekti. Tel Aviv, Washington ve diğer batı başkentleri ile birlikte El Aksa Tufanı Operasyonu ile yok edilen caydırıcılığı yeniden tesis etmeye kararlı.
‘Mükemmele yakın’ bir operasyon
Hamas askeri operasyonunu Direniş Ekseni müttefiklerinden hiçbiriyle koordine etmedi. Ayrıca kısa süre sonra elde edeceği çarpıcı sonuçları da planlamamıştı. Kassam Tugayları’nın ilk hedefi sadece Gazze Şeridi çevresindeki İsrail ordu mevzilerini yok etmek ve mümkün olduğunca çok sayıda askeri ele geçirerek daha sonra İsrail hapishanelerindeki binlerce Filistinli esirle takas etmekti.
Ancak Filistinli direniş güçleri işgal ordusunun gevşekliği karşısında şaşkınlığa uğradı. Beklentilerin aksine, çok sayıda düşman askerinin ve subayının derin uykuda olduğu güvenlik boşluklarına ve kötü korunan askeri alanlara rastladılar. İşte bu beklenmedik fırsat Filistinli savaşçıları daha büyük kazanımlar elde etmeye itti.
Hamas’ın askeri liderliği bu operasyonu tam bir gizlilik içinde gerçekleştirmeyi planladı. Daha birkaç hafta önce savaşçıları İsrailliler tarafından gözlemlenen askeri manevralar/tatbikatlar gerçekleştirmişti. Ancak Tel Aviv’in oldukça kayıtsız istihbarat değerlendirmesi, “Hamas yapmaya cesaret edemeyeceği bir şey için eğitim yapıyor,” şeklindeydi. Kısacası İsrailliler Hamas’ın Gazze’ye mali imtiyazlar sağlamak için sadece esneme hareketleri yaptığını düşünüyordu. İsrail ordusunun komuta kademesi hiçbir zaman gerçek bir operasyon beklemedi.
Operasyon üzerindeki gizlilik perdesi, saldırıyı gerçekleştiren Hamas savaşçılarına da uzandı. Hamas’a yakın kaynaklar, operasyon sabahına kadar kadrolarının gerçek bir saldırı için değil, bir eğitim tatbikatı için toplandıklarına inandıklarını söylüyor.
Çok az kişi kapsamlı saldırı planının ayrıntılarını biliyordu. Direniş Ekseni’ndeki iyi bilgilendirilmiş kaynaklara göre Hamas’ın Lübnan ve İran’daki müttefikleri bile operasyondan bir dakika önce değil, sıfır saatinde haberdar oldu.
Bu eksen için bile Hamas operasyonu olası tüm beklentilerin ötesine geçti. Hamas’ın kullandığı taktiklerin birçoğunun Eksen’in Filistin, Lübnan, İran ve Yemen’deki savaşçıları arasında paylaşıldığı doğru olsa da El Aksa Tufanı operasyonundaki yenilik Kassam Tugayları’nın ve özellikle de parlak lideri Muhammed Deyf’in imzasını taşıyordu.
Operasyon olağanüstü bir profesyonellikle koordine edildi: doğru ve ayrıntılı istihbarat toplandı, üst düzey eğitim tatbikatları düzenlendi, gizliliğe büyük önem verildi ve sayısız insansız hava aracı, paraşütçüler ve tünellerden ve yer üstünden işgal devletine geçen Hamas savaşçılarının büyük çoğunluğu arasında üstün bir koordinasyon sağlandı.
Kassam ayrıca İsrail iletişim kulelerini ve Gazze’yi çevreleyen tüm askeri alanları hedef almayı planladı. Askeri açıdan bakıldığında bu, İsrail ordusunun “Gazze Tümeni”nin tüm tesislerinin imha edilmesine ve tüm İsrail tugaylarının yok edilmesine yol açan mükemmele yakın bir operasyondu. İsrail için bu, 1973’teki yıkıcı Arap-İsrail savaşında bile daha önce hiç yaşamadığı tam bir aşağılanmaydı.
Sıfır toplamlı bir oyun
Kolektif Batı’nın desteğiyle İsrail şimdi caydırıcılığını yeniden tesis etmek için bir plan hazırlıyor. El Aksa Tufanı Operasyonu sadece İsraillileri etkilemekle kalmadı, Batı Asya ve Arap dünyasında Batı’nın caydırıcılığını da tehlikeye attı. İsrail’in caydırıcılık kapasitesindeki düşüş, bölgedeki batı hegemonyasının zayıflamasıyla doğrudan ilişkilidir.
İsrail karşı saldırı için birliklerini ve teçhizatını seferber etmek için koşuştururken, Amerikalılar Direniş Ekseni’ne –özellikle İran ve Hizbullah’a– özetle şu mesajları gönderdi: “Bunun tırmanmasını istemiyoruz. İsrail ile Lübnan sınırında istikrar istiyoruz ve buna ihtiyacımız var. Sizi bu savaşa müdahale etmemeye çağırıyoruz.”
Mesajlar 7 Ekim’de, olaylar gelişirken ve birden fazla araçla gönderildi. Hizbullah’ın tepkisi ertesi sabah işgal altındaki Lübnan’ın Şebaa Çiftliklerinde İsrail ordusuna ait mevzileri bombalamasıyla sahada görüldü. Bu bir uyarı mesajıydı ve Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safi El-Din tarafından daha da netleştirildi: “Bu savaşta tarafsız kalmayacağız.”
İsrail’e derhal 8 milyar dolar yardım yapacağını açıklayan ve Doğu Akdeniz’e bir uçak gemisi gönderen Washington da öyle. ABD İsrail’in daha fazla kayıp vermesini göze alamaz ama Tel Aviv’in düşmanlarını caydırmak için ne kadar ileri gidecekler?
İran’dan Gazze’ye uzanan direniş ekseninde, başlıca müttefiklerden herhangi birinin yenilgisini önlemeye yönelik tek tip bir karar vardır. Bu eksenin Suriye savaşı sırasında açıkça ortaya koyduğu gibi, birine yönelik büyük bir saldırı hepsine yönelik bir saldırı olarak görülecektir. Bugün kırmızı çizgileri Gazze’deki direnişin çöküşünü engellemektir.
Ancak İsrail’in acilen caydırıcılığını yeniden tesis etmesi Gazze’deki direniş gruplarını yok etmeden mümkün değil. Hem Netanyahu hem de İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant, Tel Aviv’in Gazze saldırısına vereceği yanıtın ‘Ortadoğu’yu değiştireceği’ konusunda uğursuz bir uyarıda bulundu. Bunlar gerçekten de savaşçı sözler: ABD, İsrail’in Temmuz 2006’da Lübnan’ı bir ay süren bombardımanı sırasında ‘yeni bir Ortadoğu’nun doğması çağrısında bulunmuştu.
Tel Aviv ve Washington bir yandan Filistin direnişini çökertmek isterken diğer yandan da bu misyondan uzaklaşmak için başka cephelerin alevlenmemesini sağlamak istiyor. Tabii ki Direniş Ekseni yöneticileri bunun tam tersini yapmaya çalışacak, İsrail’in dikkatini stratejik hedefinden uzaklaştırmak için ne gerekiyorsa yapacaklardır.
Durum çok karmaşık. İsrail Filistin direnişini ortadan kaldırmayı başarırsa –ki bunu daha önce hiç başaramadı– tüm bölge sismik değişimlere uğrayacak ve Tel Aviv işgal altındaki Filistin’de kendi iradesini dayatabilecektir.
Bu kazanımlar son derece acı verici olacaktır: Filistinlilerin mücadele ruhunun sakatlanması; Aksa Camii’nin Yahudileştirilmesine engel olunmaması; Batı Şeria’’nın olası ilhakı; artan yerleşim inşası; Filistinlilerin cezasız bir şekilde kitlesel olarak gözaltına alınması; geri kalan tüm Arap ve Müslüman ülkelerle normalleşme; ve Direniş Ekseni’nin Filistinli müttefikinin kaybedilmesi.
Bu değişkenler Batı Asya’daki güç dengesini temelden değiştirecektir. Direniş Ekseni boş durmayacak ve İsrail’in Gazze direnişine karşı bir kara harekatına izin vermeyecektir – düşmanı şaşırtmak ve zayıflatmak için yeni değişkenleri devreye sokacaktır.
Eğer Tel Aviv –Batı’nın da desteğiyle– Filistin direnişiyle mücadelesini, gecikmiş bir uzlaşmaya varmak ve işgalini geri çekmek yerine duvara dayamaya karar verirse, İsrail’in askeri güçlerine karşı başka cepheler açılacaktır. Bu yeni cephelerin yöntemi, biçimi ve konumuna gelince, resim netleştikçe gizli tutulacak sayısız olasılık var.