Kendisini Marksist-Leninist olarak tanımlayan ve Fas rejiminin ağır baskısı altında kalan Fas Komünist Partisi’nin eski üyelerinden oluşan Fas’ın Demokratik Yol Partisi, İran’ın saldırısını değerlendirdi. Fas rejiminin, üyelerine yönelik gözaltı ve tutuklamalara devam ettiği parti’nin MYK üyesi ve internet sayfası editörünün yazısını marbuta için çevirdik.
Parti’nin isminde Arapça’da ‘İşçi’ kelimesi geçse de Arapça dilinden diğer dillere çevrildiğinde kendi üyeleri tarafından sadece Demokratik Yol olarak çevrildiği için yukarıda bu şekilde anılmıştır.
————-
İran’ın 13 Nisan 2024 tarihli yanıtını okumak
El-Titi Habib – Fas Annahj Addimokrati
Çeviri: Hasan Sivri
İran’ın siyonist varlığa verdiği yanıt, pek çok yoruma yol açtı. Bu yanıtı siyasi bir oyun ya da ABD emperyalizmi ve siyonist varlıkla üzerinde mutabık kalınan oyunun kurallarına göre yönetilen bir hamle olarak değerlendirenler oldu.
Bana göre konu çok daha ciddi olduğu gibi analiz etmek veya hakkında bir görüş ve değerlendirme yapmak önemli miktarda sorumluluk gerektiriyor. İran rejiminin ve Körfez’deki gerici rejimlerle olan çelişkilerinin niteliği konusundaki tutum ne olursa olsun, 13 Nisan’da yaşananların kendine özgü nedenleri ve sebepleri vardır ve somut analizin bir parçası oldukları için bunları bilmek faydalı olacaktır.
İran rejimi geçmişte de Suriye topraklarında Siyonist varlığın terörist saldırısına maruz kalmıştı. İran devletinin ikinci ismi General Süleymani suikasta uğradı ancak İran’ın tepkisi ne siyasi kınama düzeyini aştı ne de Şam’daki İran konsolosluğuna yapılan ikinci saldırıda olduğu gibi askeri bir karşılık verdi. Askeri yanıt 13 Nisan’da dünyanın takip ettiği gibi insansız hava araçları ve siyonist varlığı dehşete düşüren balistik füzeler kullanılarak geldi. ABD, Fransız ve İngiliz filolarının ve hatta Ürdün uçaklarının yardımıyla bu saldırıya karşı konuldu.
İran ordusunun askeri saldırılarla karşılık vermesine neden olan gelişmenin, Filistin halkının Gazze’de 210 günü aşan destansı mücadelesi ve ABD destekli Siyonist ordunun hala zafer ilan edip Filistin direnişini yok edememesi olduğuna inanıyorum. İran rejiminin maruz kaldığı saldırıya karşılık vermesi zorunlu hale geldi. Beni burada ilgilendiren, İran rejiminin sembolik de olsa savaşa girmek zorunda kaldığı bu yeni gelişmedir.
Böylece, bölgedeki ‘çatışmanın motorunun’, dünyayı hayrete düşüren ve emperyalizmin vatanlarında bile vicdanları uyandıran Filistin mücadelesi ve Filistin halkının fedakarlıkları olduğunu görüyoruz. Filistin’in bu olağanüstü kararlılığını, silahlı çatışma yolunu açma ve bölgedeki denklemleri değiştirme kabiliyetini selamlıyoruz.
İran’ın bu hamlesini ise objektif bir gözle okumak zorundayız. ‘Direniş’ ismi verilen rejimlerin sessizliğinin uzun sürmeyeceği görülüyor. Filistin halkına doğrudan destek vermeye başlamadan önce, bir rejim olarak kendilerini savunmak için siyonist varlıkla mücadele etme görevini hissetmeye başlayanlar var. İran’ın bu tutumunu takdir etmemek ve bu tutumu İran ve çevresindeki tüm rejimler tarafından ele alınması gereken asgari bir tutum olarak görmemek siyasi açıdan yanlış olacaktır.
Eğer İran rejimi siyonist saldırganlığa karşı kendini savunacak siyasi iradeye sahipse, diğer rejimleri bunu yapmaktan alıkoyan nedir ki gelecekte ‘siyonist ve emperyalist küstahlığa’ karşı kendilerini savunmak üzere halkların talep edecekleri şey de budur.
Diyalektik materyalist yaklaşımla hiçbir ilgisi olmayan siyasi bir argüman olarak bunu bir tiyatro olarak görenlerin ya da İran rejimini siyonist varlığa karşı mücadelede hardal tanesi kadar bile katkısı olamayacak stratejik ve taktiksel bir düşman olarak görenlerin aksine bu tutumun siyonist varlığa karşı halkları harekete geçirmede faydalı olduğuna inanıyorum.