İnci Eflatun (1924-1989) Kahire’nin kuzeyindeki Şubra’da, toprak sahibi ve aristokrat bir ailede dünyaya geldi. Babası entomolojist (böcekbilimci) annesi ise Mısır Kızılayı bünyesinde hizmet vermiş bir terziydi. Sonraki yıllarda annesi, babasından boşanmasının ardından Kahire’de bir kadın tarfından işletilen ilk terzihaneyi kuracaktı. Annesinin mücadelesi, İnci Eflatun’a ileride yürüteceği kadın hakları mücadelesi için ilham veren etkenlerden biriydi.
14 yaşındayken, ablası Gülperi’nin yazdığı birkaç öykü için yaptığı ilüstrasyonları Mısır’ın ilk modernist ressamı olarak değerlendirilen Mahmud Said (1897-1961) gördü ve İnci’nin annesine kızının resim yeteneği üzerine eğilmesi tavsiyesini verdi. Böylece İnci, Kamel el Telmissany’den (1915-1973) dersler almaya başadı. Kamel el Telmissany, Sanat ve Özgürlük adlı kültürel kolektifin Mısırlı şair George Henein (1914-1973) ile birlikte kurucularından, o dönem resimde Sürrealizm’i benimsemiş bir ressam ve önemli bir solcu entelektüeldi. Kamel el Telmissany’den aldığı özel dersler İnci için bir dönüm noktası oldu; hocası ona resim teknikleri öğretmenin yanı sıra üst sınıf bir ailenin çocuğu, frankofon bir lise öğrencisi olarak izole yaşadığı başka bir dünyanın da kapılarını araladı.
Eğitimine Kahire Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde devam eden İnci, 1944’te Mısır’ın önde gelen iki komünist yeraltı örgütünden birine, Iskra’ya katıldı. Yeraltı ve yerüstünde iki ayrı hayat yaşıyordu, Üniversite ve Enstitülü Genç Kadınlar Birliğinin kurucuları arasında yer aldı. Aralarında “80 Milyon Kadın Bizimle” ve “Biz Mısırlı Kadınlar”ın da bulunduğu politik bildiriler yayınladı. 1948’de kendisinin aksine yoksul bir aileden gelen komünist savcı Hamdi Abou Ela ile evlendi. 1950’de Mısır Feminist Birliği Gençlik Komitesine, 1951’de Halk Direnişi İçin Kadınlar Komitesine katıldı. Bu zaman aralığında yaşamı ürettiklerine de yansıdı; işleri Sürrealizm’den uzaklaştı, işlerinde Sosyal Ekspresyonizm etkileri belirginlik kazandı. Kahire ve İskenderiye’de bireysel sergiler düzenledi. 1952’de Venedik, 1956’da Sao Paulo bienallerinde işleri sergilendi.
1956’da Mısır’a geziye gelen Meksikalı ressam David Alfaro Siqueiros ile tanıştı. Onun işlerinden aldığı ilham, işlerinde görülen Sosyal Ekspresyonizm etkisinin yerini 1950lerin ikinci yarısından itibaren Sosyalist gerçekçiliğin etkisine bırakmasını beraberinde getirdi; işlerinde Mısır’ın çiftçileri, topraksız köylüleri, Mısır kırsalından (özellikle Güney Mısır ve Mısır’ın doğusundaki Sina yarımadası) manzaralar öne çıktı. Ayrıca işlerinde İngiliz sömürgeciliği döneminde Mısır halkına yapılan katliamlara da yer verdi.
Bu süreçte Anan kod adıyla yeraltı faaliyetlerine de devam ediyordu. 1959’da üç ay süresince “fellahe” (çiftçi kadın) kimliğiyle militan faaliyetleri yürüttü. “Fellahe” tablosu, bu dönemden ilham alan bir otoportre olarak görülebilir. Haziran 1959’da yakalandı, bir grup solcu entelektüel ile birlikte devlet düzenine karşı çıkmak suçundan hüküm giydi ve Temmuz 1964’e kadar’e kadar hapiste kaldı. Hapishane döneminin ilk yıllarında otoportreler, son yıllarında manzara resimleri üzerinde çalıştı.
Sonraki yıllarda bu dönem için “Evet, beni hapse attı, ama Nasır iyi bir yurtseverdi.” diyecekti. Hapishane sonrası süreçte işlerini tamamen Mısır’ın sıradan insanlarını, işçilerini, balıkçılarını onurlandırmaya adadı. İşleri 1967’de Roma ve Paris’te, 1970’te Dresden, Doğu Berlin, Varşova ve Moskova’da, 1974’te Sofya’da, 1975’te Prag’da, 1979’da Yeni Delhi’de işleri sergilendi. İşlerinde önemli bir yer tutan “yoğun renklerle yapılan canlı fırça darbeleri” gibi eleştirmenlere Bonnard ve Van Gogh’u çağrıştırdı. Son dönem işlerinde öne çıkan bir özellikse formların etrafında görülen kendisinin “beyaz ışık” olarak adlandırdığı geniş beyaz alanlardı.
İnci Eflatun, 17 Nisan 1989’da, Kahire’de hayata gözlerini yumdu. 1993’te anıları yayınlandı ve anılarının en dikkat çeken yönü, sayfalarda kendini gösteren güçlü mizah duygusu oldu.
Kaynaklar: