Ramzy Baroud
The Palestinian Information Center
18 Temmuz
Çeviren: Erman Çete – @ermancete
Bu, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın sahneden inmesi için mükemmel bir fırsat. Ama inmeyecek.
Abbas’ın 12 Temmuz’da işgal altındaki Batı Şeria’nın kuzeyindeki harap olmuş Cenin mülteci kampına yaptığı kısa ziyaret, Filistin Yönetimi’nin ve 87 yaşındaki liderinin saçmalığını ve tehlikesini ortaya koydu.
Kampa ‘dayanışma’ ziyareti olarak tanıtılan bu ziyarette Abbas yürürken dengesini korumakta zorlandı.
Binlerce öfkeli Cenin sakini sokaklara döküldü ve Abbas’ın adını haykırdı. Bazıları hayal kırıklığıyla baktı; diğerleri ise İsrail kampı işgal edip 12 kişiyi öldürürken, yüzlercesini yaralarken ve tutuklarken Başkan’ın güçlerinin nerede olduğunu sordu.
BBC, Abbas’ın ziyaretini güvence altına almak için ‘Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin Sayın Abbas’ın seçkin başkanlık muhafızlarından oluşan bin kişilik bir birliğe katıldığı’ ‘büyük bir silahlı sevkiyat’ yapıldığını bildirdi. Onların tek görevi Abbas’ın kampa girmesi için ‘yol açmaktı.’
İsrail’in Cenin’i işgalinin ilk ve en ölümcül gününde, İsrail medyası askeri kaynaklara dayanarak, askeri operasyona 1.000 İsrail askerinin katıldığını söyledi.
Oysa Abbas’ın Cenin’e yaptığı kısa ziyareti güvence altına almak için daha fazla Filistinli asker gerekiyordu.
Gerçekten de, Cenin tek başına savaşırken ve ölürken o iyi giyimli ve donanımlı Filistin Yönetimi askerleri neredeydi? Ve Abbas neden kendi halkından korunmaya ihtiyaç duyuyor?
Bu soruları ele almak için yakın dönemdeki bağlamları, özellikle de üç önemli tarihi incelemek önemlidir:
5 Temmuz’da İsrail Cenin’deki askeri operasyonunu sonlandırdı.
9 Temmuz’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bazı güvenlik kabinesi üyelerinin itirazlarına rağmen, Filistin Yönetimi’nin çöküşünü engellemek için İsrail’in elinden geleni yapacağını açıkladı. Filistin Yönetimi’nin ‘bizim için çalıştığını’ açıkça ifade etti.
Ve son olarak, 12 Temmuz’da Abbas Filistinli Direniş gruplarına sert bir mesaj vermek üzere Cenin’i ziyaret etti.
Bu üç tarih birbiriyle doğrudan bağlantılıdır: İsrail’in Cenin’e yönelik başarısız baskını Filistin Yönetimi’nin İsrail’in gözündeki önemini arttırdı. Abbas Cenin’i ziyaret ederek İsrail’e yönetiminin göreve hazır olduğu konusunda güvence verdi.
Filistin Yönetimi, İsrail’in beklentilerini karşılamak ve hayatta kalmasını sağlamak için, kendisine biat etmeyi reddeden Filistinlilerle doğrudan çatışmaya girmeye hazır.
Abbas, Cenin kurbanlarının defnedilmesinden sadece birkaç gün sonra öfkeyle, “Tek bir Yönetim ve tek bir güvenlik gücü olacak,” dedi. “Bu birliğin ve güvenliğin altını oymak isteyen herkes sonuçlarına katlanacaktır,” diyen Abbas, “Halka ve istikrarına zarar vermek için uzanan her el kesilecektir,” sözünü verdi.
Atıf yapılan el İsrail’in değil, İsrail’e direnen her Filistinlinindir.
Abbas Filistinlilerin kendisinden ve yönetiminden nefret ettiğini biliyor. Daha birkaç gün önce El Fetih Partisi Başkan Yardımcısı Mahmud Alul, öfkeli kalabalıklar tarafından Cenin’den çıkarılmıştı.
Kalabalık hep bir ağızdan Aloul ve diğer iki Filistin Yönetimi yetkilisine ‘defolun’ diye bağırmıştı.
Çıkardılar ama Abbas aynı sahneye geri döndü. Ürdün askeri helikopteriyle uçuruldu. Aşağıda onu, yıkılan kamptaki sokakları ve yüksek binaları –ya da onlardan geriye ne kaldıysa– ele geçirmiş olan küçük bir Filistin Yönetimi ordusu bekliyordu.
Tüm bunlar İsrail ordusuyla yapılan lojistik düzenlemeler sayesinde gerçekleşti.
Peki Netanyahu Filistin Yönetimi’nin hayatta kalmasına neden bu kadar hevesli?
Netanyahu Filistin Yönetimi’nin ayakta kalmasını istiyor çünkü İsrail işgal yönetiminin ve ordusunun Batı Şeria’daki Filistinlilerin refahından ve yasadışı yerleşimcilerin güvenliğinden tamamen sorumlu olmasını istemiyor.
Neredeyse tamamen başarısız olmasına rağmen Oslo Anlaşmaları bir konuda başarılı oldu: İsrail’e, ana görevi Batı Şeria’da tam kontrol sağlama arayışında İsrail işgaline yardımcı olmak olan Filistinli bir güç sağladı.
Abbas’ın Cenin’e yaptığı ziyaret, Filistin Yönetimi’nin İsrail’e karşı yükümlülüklerine hâlâ bağlı olduğu konusunda Tel Aviv’e güvence vermeyi amaçlıyordu.
Bir başka mesaj da kısa süre önce verdiği bir mülakatta Filistin Yönetimi’nin ‘güvenilirliği’ konusunda kuşkularını dile getiren ABD Başkanı Joe Biden’a gönderildi. Biden CNN’e verdiği demeçte, “Filistin Yönetimi güvenilirliğini kaybediyor,” dedi ve bunun ‘aşırıcılık için bir boşluk yarattığını’ söyledi.
Washington’a verilen mesaj, sözde ‘aşırıcıların’ ellerinin ‘kesileceği’ ve Filistin Yönetimi’nin iradesine karşı gelenler için ‘sonuçların’ olacağı yönündeydi.
Abbas sadece kendi Yönetimi adına değil, Tel Aviv ve Washington adına da konuşuyor gibiydi.
Sıradan Filistinliler bile bunun böyle olduğunu anlıyorlar; aslında hep anladılar. Şu andaki tek fark, hizipçi siyaset ve Filistin Yönetimi’nin yolsuzlukları arasında Filistin birliğini bir nebze de olsa yeniden sağlamayı başaran yeni Direniş neslinin kendilerini güçlü ve cesaretli hissetmeleri.
Filistin Yönetimi artık çoğu Filistinli tarafından tam bir birliğin önündeki engel olarak görülüyor. Bu durum tamamen anlaşılabilir. İsrail Cenin ve Nablus’taki ölümcül operasyonlarını artırırken Filistin Yönetimi polisinin Filistinli aktivistleri tutuklaması Batı Şeria ve Gazze’deki direniş gruplarını kızdırdı.
Böyle devam ederse, özellikle Abbas’ın potansiyel halefleri El Fetih’in kendi tabanı tarafından bile eşit derecede güvenilmediği için Batı Şeria’da bir iç savaş gerçek bir olasılık. Bu adamlar Cenin’de de Abbas’ın arkasında omuz omuza durarak yeni kuralları çılgınca ortaya koymaya çalışıyorlardı.
Bu kez Filistinlilerin onu dinlemesi pek olası değil. Direniş için riskler artık geri adım atılamayacak kadar yüksek. Filistin Yönetimi için Batı Şeria’yı kaybetmek, Batı’nın milyarlarca dolarlık mali yardımını kaybetmek anlamına geliyor.
Bir yanda Direniş ve halk desteği, diğer yanda Batı-İsrail destekli Filistin Yönetimi güçleri arasında yaşanacak bir çatışma Filistinliler için çok maliyetli olacaktır.
Fakat Tel Aviv için bu bir kazan-kazan durumu. Netanyahu’nun Abbas’ın en azından Abbas sonrası geçiş sürecinin verimli bir şekilde gerçekleşmesini sağlayacak kadar uzun bir süre görevde kalmasına yardımcı olmak istemesinin nedeni de bu.
Filistinliler bu tür planları engellemenin, Filistinlilerin kanını korumanın ve liderliklerini İsrail işgalinin çıkarlarını değil kendilerini temsil edecek şekilde yeniden yapılandırmanın bir yolunu bulmalıdır.