Ebb Magazine
10 Ekim 2023
Çeviri: Erman Çete – @ermancete
Haziran 1970’te, Ürdün’deki Batı destekli rejimin ülkedeki Filistin mülteci kamplarını bombalamasının ardından [Kara Eylül], Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), Genel Sekreteri Corc Habaş liderliğinde, İsrail’in başlıca destekçileri ABD, Batı Almanya ve İngiltere vatandaşlarından oluşan bir grubu başkent Amman’daki iki otelde rehin aldı.
Rehinelerin serbest bırakılması karşılığında FHKC, ‘kamplara yönelik tüm bombardımanın durdurulmasını ve Filistin direniş hareketinin tüm taleplerinin karşılanmasını’ talep etti. Rehineler birkaç gün sonra, 12 Haziran 1970’te güvenli bir şekilde serbest bırakılmadan kısa bir süre önce Habaş, Amman’daki Ürdün Intercontinental Oteli’nde onlara hitap etti ve grubun eylemlerini Filistin devrimci perspektifinden özenli bir şekilde açıkladı.
Habaş’ın aşağıda tamamı yayınlanan sözleri, özellikle Filistin davasına sempati duyan fakat Filistinliler karşı koymaya cesaret ettiklerinde dayanışmalarında tereddüt edenler tarafından dikkatle dinlenmelidir. Son dönemde Gazze’de FHKC’nin de içinde yer aldığı birleşik gruplar tarafından başlatılan eşi benzeri görülmemiş silahlı direniş, Habaş’ın çok güzel bir şekilde tarif ettiği bağlamda anlaşılmalıdır:
Halkımız 22 yıldır haklarının iade edilmesini bekliyor ama hiçbir şey olmadı… 22 yıl süren adaletsizlik, insanlık dışı muamele ve kimsenin bizimle ilgilenmediği kamplarda yaşadıktan sonra, devrimimizi korumak için her türlü hakka sahip olduğumuzu hissediyoruz. Devrimimizi korumak hepimizin hakkı…
Mesajının altını çizen aciliyet yarım yüzyıl sonra daha da hissedilir hale geldi, çünkü Filistinliler –pasif mağduriyeti ısrarla reddederek– Habaş’ın tasvir ettiği sefil koşullarda 22 değil 75 uzun yıldır yaşıyorlar.
Bayanlar ve baylar;
Yaptığımız şeyi neden yaptığımızı size açıklamanın benim görevim olduğunu hissediyorum. Elbette, liberal bir bakış açısıyla, yaşananlar için üzgünüm ve son 2-3 gün boyunca size bazı sıkıntılar yaşattığımız için de üzgünüm. Fakat bunu bir kenara bırakarak, yaptığımız şeyi neden yaptığımızı anlayacağınızı ya da en azından anlamaya çalışacağınızı umuyorum. Belki bizim bakış açımızı anlamak sizin için zor olabilir. Farklı koşullarda yaşayan insanlar farklı çizgilerde düşünürler. Aynı şekilde düşünemezler ve biz, Filistin halkı ve uzun yıllardır yaşadığımız koşullar, tüm bu koşullar düşünce tarzımızı şekillendirdi. Buna engel olamıyoruz. Çok temel bir gerçeği bildiğinizde düşünce tarzımızı anlayabilirsiniz. Biz Filistinliler 22 yıldır, son 22 yıldır kamplarda ve çadırlarda yaşıyoruz. Ülkemizden, evlerimizden, topraklarımızdan sürüldük, koyun gibi sürüldük ve burada mülteci kamplarında çok insanlık dışı koşullarda bırakıldık. Halkımız 22 yıldır haklarının iade edilmesini bekliyor ama hiçbir şey olmadı. Üç yıl önce koşullar elverişli hale geldi ve böylece halkımız davalarını savunmak için silah taşıyabildi ve haklarını geri almak, ülkelerine geri dönmek ve ülkelerini özgürleştirmek için savaşmaya başladı. 22 yıl süren adaletsizlik, insanlık dışı muamele ve kimsenin bizi umursamadığı kamplarda yaşadıktan sonra, devrimimizi korumaya sonuna kadar hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Devrimimizi korumak hepimizin hakkıdır. Ahlak kurallarımız bizim devrimimizdir. Devrimimizi kurtaran, devrimimize yardımcı olan, devrimimizi koruyan şey doğrudur, çok doğru, çok onurlu, çok asil ve çok güzeldir, çünkü devrimimiz adalet demektir, evlerimizi geri almak demektir, ülkemizi geri almak demektir ki bu çok adil ve asil bir amaçtır. Bu noktayı göz önünde bulundurmalısınız. Eğer bizimle şu ya da bu şekilde işbirliği yapmak istiyorsanız, bizim bakış açımızı anlamaya çalışın.
Sabah uyanıp bir fincan sütlü neskafe içmiyoruz ve sonra aynanın karşısında yarım saatimizi İsviçre’ye uçmayı ya da bu ülkede bir ay, öbür ülkede başka bir ay geçirmeyi düşünerek geçirmiyoruz. Amerika ve İngiltere’de sizin sahip olduğunuz binlerce ya da milyonlarca dolara sahip değiliz. Her gün kamplarda yaşıyoruz. Eşlerimiz sabah saat 10’da mı, 12’de mi yoksa öğleden sonra saat 3’te mi geleceği belli olmayan suyu bekliyor. Sizin gibi sakin olamayız. Sizin düşündüğünüz gibi düşünemiyoruz.
Bir gün değil, iki gün değil, üç gün değil, bu durumda yaşadık. Bir hafta değil, iki hafta değil, üç hafta değil. Bir yıl değil, iki yıl değil, 22 yıl boyunca.
İçinizden herhangi biri bu kamplara gelir ve bir ya da iki hafta kalırsa etkilenecektir. Yaşayacağı koşullardan bağımsız olarak düşünemez ve bir şeyleri idare edemez.
Üç yıl önce devrimimiz başladığında, devrimimizi vurmak için pek çok girişim planlandı. Aslında sizin de çok iyi bildiğiniz tarih olan 1967 Haziran’ından sonra bütün komando örgütleri başladı ve gözlerini fethedilen topraklara diktiler. Fakat devrim devam ederken, düşmanlarımız olan pek çok güç bu devrimi yenmek için pek çok plan yaptı. Amerika bize karşı. Biz bunu çok iyi biliyoruz. Bunu çok iyi hissediyoruz. Geçen yıl Phantomların [Amerikan savaş uçağı] yardımıyla bunu hissettik. Amerika devrimimize karşı. Devrimimizi ezmek için çalışıyorlar. Ürdün’deki gerici rejim ve Lübnan’daki gerici rejim aracılığıyla çalışıyorlar. Onlar 1968’de, 4 Kasım’da devrimi ezmeye çalıştılar. Fakat buradaki olaylar sırasında hepimiz fethedilen toprakları hedefliyorduk. Bu, 4 Kasım 1968’deki ilk girişimdi. İkinci bir girişim, dört ay önce, Şubat ayının onunda ve geçen hafta boyunca üçüncü girişimi yaşadık. Aslında her gün devrime karşı çalışıyorlar, her gün. Bu tarihler sadece girişimlerinin belirli bir yüksek seviyeye ulaştığı zirvelerdir. Her seferinde adam kaybediyoruz, kan kaybediyoruz, kurbanlar veriyoruz. 10 Şubat’ta en az 50 kadar kayıp verdik. Gerici rejimin devrimi parçalamaya yönelik bu üçüncü girişimine gelince –ve burada Ürdün’de yaşayan insanlar bunu çok iyi biliyor ve çok iyi hissediyor– gerici rejim bunu başlattı. Ürdün’de yaşayan herkes bunu çok iyi biliyor. Devrimimizi yalanlar üzerine kuramayız. Ben burada gerçeklerden bahsediyorum.
Geçtiğimiz Cumartesi günü burada, Amman’da bir olay yaşandı. Pazar günü Zerka’da bir olay oldu ve ardından olaylar alevlendi. Bu kez, açık konuşmak gerekirse, bu girişimin, en azından kendi bakış açılarına göre, son girişim olduğunu hissettik. Demek istediğim, bu kez fedakarlıklar ne düzeyde olursa olsun devrimi parçalamaya kararlı olduklarını hissettik.
Burada, devrimimizi korumak için dünyadaki tüm haklara sahip olduğumuzu hissettik. Tüm acıları, tüm adaletsizlikleri, halkımızı ve yaşadıkları koşulları, dünya kamuoyunun davamıza nasıl soğuk baktığını hatırladık ve bu yüzden bizi ezmelerine izin vermeyeceğimizi hissettik. Kendimizi ve devrimimizi her şekilde ve her yolla savunacağız, çünkü –size söylediğim gibi– ahlak kurallarımız bizim devrimimizdir. Devrimimizi koruyan her şey doğru olacaktır. Bizim düşünce tarzımız budur. Bu yüzden kazanmamız gerektiğine karar vererek karşı planlar yaptık.
Bu plandaki maddelerden biri de burada yaşananlardı. Burada gerici rejime, Amerika’ya ve tüm güçlere baskı yapma hakkımız olduğunu ve bunun elimizde bir koz olacağını düşündük. Çok açık konuşuyorum ve açık konuşmak zorundayım ve size bir şey söylemek zorundayım. Biz gerçekten kararlıydık. Şaka yapmıyorduk.
İşler ve koşullar olması gerektiği gibi gittiği için çok mutluyum çünkü –açıkçası– bizi kamplarda ezmeleri durumunda, tüm bu binayı ve Philadelphia’yı [Otel] havaya uçurmaya tamamen kararlıydık. Bunu yapmaya gerçekten kararlıydık: Neden mi? Çünkü bizi burada Amman’da ezseler bile devrimimizin devam edeceğini biliyoruz ve hükümetlerinizin şu andan itibaren Cephe’nin söylediği her sözün arkasında duracağını bilmesini istiyoruz.
Bu oteli ve Philadelphia Otelini tek bir şartla ve tek bir durumda havaya uçurmaya tamamen kararlıydık. Sinirlerimize hakim olmak için çok istekliydik. Sinirlerimize hakim olmak için çok istekliydik. Onlar tanklarıyla, toplarıyla, uçaklarıyla bizi ezmeye çok kararlıydılar. Siz bizim halkımızdan daha iyi değilsiniz. Son olaylarda 500 civarında kayıp vardı, en az sayı, inanın en az sayı.
Dün sadece bir hastanedeydim, doktorlar bana 280 yaralı ve 60 ölü olduğunu söylediler. Ölü savaşçılar.
Bayanlar ve baylar;
Köşeye sıkıştırılmadığımız ve koşulların bu yönde gelişmesi halinde yapmaya kararlı olduğumuz her şeyi yapmak zorunda bırakılmadığımız için şimdi kendimi çok rahatlamış hissediyorum.
Liberal düşünce tarzını biliyorum. Hem de çok iyi biliyorum. Sizi ikna etmenin ne kadar zor olacağını da biliyorum. Bazılarınızın şu anda şöyle diyeceğini biliyorum: “Bu koşullarla benim ne alakam var? Bu çok adaletsiz, çok haksız, kaba ve bencilce.” Pekâlâ.
İnsanların içinde yaşadıkları koşullar, aslında bu koşullar onların düşünce tarzlarını ve ahlak kurallarını belirler.
Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık ve umarım bunu başarmışızdır. Cephe’nin himayesi altında otelde bulunduğunuz süre boyunca size elimizden gelen en iyi şekilde davranılması için.
İlk kez bir otel işletiyoruz. Adamlarımızın savaşmayı çok iyi bildiklerinden eminim ama oteli yönetme konusunda ne kadar iyilerdi bilmiyorum. Ama talimatlar çok açıktı. Umarım bunda başarılı olmuşlardır. Sinirlerimize hakim olarak size her zaman yardımcı olduğumuzu düşünüyorum. Önceki gün El Vahdet Kampı yarım saatten fazla bombalandı. Herhangi biriniz El Vahdet Kampına gidebilir ve bombalanan yerleri görebilirsiniz. Böyle bir zamanda gösterinin uygulanmasını düşünmeye başlamak çok doğal. Sinirlerimize çok iyi hakim olduk.
Bayanlar ve baylar;
İngilizcemin kusuruna bakmayın. Kişisel olarak sizden özür dilediğimi söylememe izin verin. Üç ya da dört gün boyunca yaşadığınız sıkıntılar için üzgünüm. Fakat devrimci bir bakış açısıyla, yaptığımız şeyi yapmaya çok ama çok hakkımız olduğunu düşünüyoruz, düşünmeye de devam edeceğiz.
Çok teşekkür ederim.
Corc Habaş