Aksa Tufanı operasyonunun ardından İsrail işgal güçleri Gazze’ye bombardımanı sürdürürken, karadan işgal bilmecesi sürüyor.
Hizbullah ile Güney Lübnan ve Şeba Çiftliklerinde yaşanan çatışmalar henüz savaş aşamasına geçmese de yeni bir cephenin açılması ihtimali hiç uzak değil. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Lübnan sınırında ve Gazze’de çok ağır kayıplar vereceği endişesine rağmen iki cepheli bir savaşı kazanabileceği konusunda kendine güvendiğine yönelik sinyaller veriyor.
Fakat İsrail basınında yer alan haberlere göre çok cepheli bir savaştan kaçınmak hem İsrail ordusu hem de ABD için ‘kritik bir stratejik hedef.’ İsrailli gazeteci ve güvenlik analisti Nadav Eyal, Ynet News için kaleme aldığı bir makalede, “ABD’nin Ortadoğu’da İran ve müttefikleriyle bölgesel bir savaşı önlemek gibi kritik bir çıkarı var… Bu çıkarlar İsrail’in kritik bir stratejik hedefiyle birleşiyor: IDF Gazze Şeridi’ndeyken Hizbullah ve İran’ı çok cepheli bir savaştan caydırmak,” diye yazdı.
Eyal, İsrail’in karşı karşıya olduğu ‘tuzağın’ bir diğer parçasının da 7 Ekim’deki ilk saldırıyı tespit etmekte tamamen başarısız olmalarının ardından istihbarat servislerine olan genel güven kaybı olduğunu sözlerine ekledi.
Jerusalem Post gazetesi de ismini vermediği kaynaklara dayandırdığı haberinde İsrailli yetkililerin ‘Hizbullah’ın kuzeyde IDF ile tam bir cephe açmak için IDF kara kuvvetlerinin çoğunun Gazze’ye yerleşmesini beklediğine’ inandığını yazdı.
ABD savaşa girerse hedefi Hizbullah olacak
İngiliz gazetesi The Telegraph da İsrail’in ilk savunma hattının, ABD’nin İran’ı ve Hizbullah’ı savaşa katılmaktan caydırmasına dayanıyor gibi göründüğünü yazıyor. Washington bölgeye şimdiden iki uçak gemisi gönderdi.
Uçak gemilerinden biri USS Gerald R Ford, F-18 Super Hornet savaş uçakları da dahil olmak üzere 75’ten fazla uçağın yanı sıra insansız hava araçları ve diğer uçakları vurabilen orta menzilli Evolved Sea Sparrow füzelerinden oluşan büyük bir stoku da barındırıyor. İkinci gemi USS Dwight D Eisenhower ise dokuz uçak filosu, helikopterler ve 5.000 denizci taşıyabiliyor. Ayrıca Amerikan ordusu, İsrail içinde konuşlandırılmak üzere 2.000 asker daha seçti.
The Telegraph’a göre caydırıcılık başarısız olur ve ABD İsrail’in yanında savaşa girmek zorunda kalırsa, öncelikli hedef Hizbullah’ın Güney Lübnan’daki füze fırlatma mevzileri olacak. Ayrıca Lübnan’da sınıra yakın silahlı varlıkları olan fakat sayıları Hizbullah’tan çok daha az olan İslami Cihad ve Hamas da vurulabilir.
Rıdvan birlikleri hedef alınacak
İsrail ve ABD, Hizbullah savaşçılarının Lübnan sınırını geçmeye çalışması ya da tünellerden çıkmasıyla bir kara çıkartmasından da korkuluyor. Uzmanlar, Kuzey İsrail’in savunmasının ‘şiddetli ve kanlı olacağına’ ve savaşın güney Lübnan’ı ‘uzun süreli ve masraflı bir şekilde işgal etmeye’ dönüşebileceğine inanıyor.
İşgal altındaki topraklara sızma konusunda uzmanlaşmış seçkin bir Hizbullah birliği olan Rıdvan Kuvvetleri de İsrail’in radarında. Bu yılın başlarında İsrail kuvvetleri, sınır çevresinde çok sayıda konuşlandığına inanılan Rıdvan birliklerini yok etmek için güney Lübnan’a hızlı bir baskın simülasyonu yapan bir tatbikata katıldı.
Rıdvan’ı yok etme girişimi, Hizbullah’ın alt kademelerindeki morali bozmak ve sınırdaki yasadışı yerleşimlere yönelik baskınları önlemek için İsrail’in böyle bir savaşta sahada atacağı ilk adım olabilir.
İsrail’in kaç askeri var?
The Telegraph’a göre tüm bunlar İsrail için yakıcı bir soru yaratıyor: Gazze işgali için ne kadar asker görevlendirmeli ve kuzey bölgesini savunmak için ne kadarını geride tutmalı?
Yaklaşık 170.000 aktif personelin yanı sıra 300.000 ek yedek asker çağıran İsrail’in iki cephede görevlendirebileceği yaklaşık yarım milyon askeri var. Yetkililer ayrıca Batı Şeria’da konuşlu birlikleri ayırıp ayıramayacaklarını da dikkatle düşünmek zorunda kalacaklar. Zira Batı Şeria’da işgale karşı silahlı direniş de son aylarda yükselmiş durumda.
The Telegraph analizini şöyle bitiriyor:
“ABD’nin desteğiyle bile olsa Gazze’nin işgali ve kuzeyin savunmasını aynı anda yürütmek IDF’nin daha önce karşılaşmadığı devasa bir görev olacaktır.
Kapalı kapılar ardında, [siyonist] liderlik muhtemelen hiçbir zaman buna gerek kalmamasını umuyor.”